Pandemi ve karantina ile birlikte aile içi şiddetin artacağı öngörüsü doğrulandı. 2020 ve 2021'deki kilitlenmelerden birkaç hafta sonra, sayılar fırladı. Geçen yıla ait suç istatistikleri de aile içi şiddette önemli bir artış olduğunu gösterdi.
Weißer Ring başkanı Jörg Ziercke, "Aile içi şiddet vakalarında 2020'de yaklaşık yüzde 10, 2018'den bu yana ise yüzde 20'lik bir artış kaydettik. Ve bu yıl muhtemelen yine 2020 seviyesine ulaşacağız" dedi. Ziercke. Kuruluşun 400 civarında gönüllü çalışanı 2020'de yaklaşık 17.000 vakayla ilgilendi. Ziercke, " Weißer Ring’te ele aldığımız tüm vakaların yüzde 20'si aile içi şiddetle ilgili" dedi. Bunların "yüzde 26'sı seks suçu."
Kurbanların çoğu kadın
Weißer Ring'e göre, aile içi şiddet mağdurlarının yaklaşık yüzde 80'i kadın. "Ve bu pay 2020'den beri yeniden yüzde üç ila beş arttı." Ancak şiddetin karanlıkta kalan yanının da göz önünde bulundurulması durumunda gerçeğin kendisi değil; Bunun kanıtı polis suç istatistiklerindeki aile içi şiddetin geçen yıl yüzde 15 artışla 150.000'e çıkmış olması.
Münferit vaka değil
Almanya'da her gün bir adam eşini, kız arkadaşını veya eski sevgilisini öldürme girişiminde bulunuyor - her üç günde bir de öldürmeyi başarıyor. Bunlar şok edici rakamlar. Ancak yeni bir durum değil.
Svenja B. “Her şey bir ayakkabı almakla başladı.” Arkadaşının ayakkabıları beğenmediği için otoparkta kendisine sert bir tokat attığını hatırlıyor. Bunu dört yıl dayak ve taciz korkusuyla yaşamak izledi.
Umut ve korku arasında
Partneri özür dilediğinde ve daha iyi olacağına söz verdiğinde inan Svenja B.’nin korku ve umut arasındaki kısır döngü çemberi, arkadaşının kendisini boğmak istemesiyle kırılıyor. "İnkar edemeyeceğim kadar ciddi yaralarım olduğu için şikayette bulunmak zorunda kaldım. Daha önce her zaman bir şeyler uyduruyordum ve şimdi hiçbir şeyi inkâr edecek durumda değildim ve doğrudan polise gittim ve şikâyette bulundum."
Bugün Svenja B. bu konuda açıkça konuşabiliyor. Daha önceleri bu mümkün değildi. Çünkü çok büyük bir korku içindeydi, hayat arkadaşının üç çocuğuna zarar vermesinden korkuyordu. Bundan başka utanç ve aynı zamanda suçluluk duygusu da çok büyüktü. "Çünkü her zaman hatayı kendimde aradım.” Bu birçok kadın için geçerli olan bir model.
Şiddetin eğitim veya kültürle ilgisi yok
Prototip bir fail yok, "Şiddet her sosyal sınıfta ortaya çıkıyor ve kadının ve failin kökeninden, eğitim düzeyinden, dininden ve ekonomik koşullardan bağımsız." Dolayısıyla, şiddetin esas olarak toplumun kenarlarında yaşayan ailelerde veya diğer kültürlerden ailelerde meydana geldiği bir yalandan, başka uluslara mensup olanlara beslenen ırkçı önyargılardan ibaret. Polis istatistiklerine göre faillerin neredeyse yüzde 70'i Alman vatandaşıydı.
Elbette kadın sünneti, namus cinayetleri veya çocuk evlilikleri de var, ama kadına yönelik şiddetin buna indirgenme riski var. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin birçok yüzü var: aile içi şiddet, zorla fuhuş, cinsel saldırı, çocuk evlilikleri, cinayet. Ve bunların çoğu ilişki ortamında gerçekleşiyor. Kadınların yaklaşık yüzde 70 ila 80'i yardım istemiyor.
Son yıllarda Almanya'da aile içi şiddeti engellemek için çok şey oldu: 1997'den beri evlilik içi tecavüz cezai suç kapsamına alındı. 2002 yılında Şiddete Karşı Koruma Yasası, ve 2018'de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdi.
Ancak, övünülen başarılar, “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” yaşam anlayışının bir onur değeri olarak varlığını sürdürmesini engellemeye yetmedi.
Genellikle küçük yaşlarda kendileri aileleri tarafından ihmal edilmiş, şiddete uğramış erkeklerin şiddet uygulamaya yatkın olduğu kabul ediliyor.
Federal Failler Birliği başkanı Daniele Hirth'e göre, şiddete başvuran erkeklerle çalışmak mağdurların korunması için çok önemli. "Failler dövmeyi, aşağılamayı ve zulmü bırakmazsa, o zaman kurbanları da gerçekten koruyamazsınız."