Selahattin Duygu (Gazeteci)
28.04.1945’ de Bursa’ nın Yenişehir ilçesinde dünyaya geldim. 1968 yılından buyana Kassel’ de yaşıyorum. Müziğin her türünü seviyorum. Ancak bunda bir tercih yapmam gerekirse ‘Türk Sanat Müziği’ öncelikli.
Neden Türk Sanat Müziği?
600 yıllık bir geçmişi olan bu müziğinin Arabeskleşen dünyamızda yavaş yavaş belleklerden silinmeye yüz tuttuğunu görüyoruz. TSM’ nin müzik piyasasında fazla yer bulamaması genç nesillere ulaşımını engelliyor. Bu ve daha birçok nedenlerden benim tercihim TSM oldu.
TSM’ni kendi çapımda insanlara sevdirebilmek için 14 Şubat 2003 yılından buyana Radyo Kassel’ de her Pazartesi günü Türk Sanat Müziği programı yapıyorum. 2015 başı itibariyle 480 program yaptım. Hedefim 500 programa yükselmek.
Herkese sevgiler.
Her Pazartesi Saat 16.15'te RK'de Türk Sanat Musikisi
Türk Sanat Müziği
Çok kültürlü bir tarihe sahip olan Türklerde, Türk Sanat Müziğinin veya bir başka deyişle, Klasik Türk Sanat Müziğinin ayrı bir yeri vardır.
Klasik Türk Sanat Müziği terimi, genellikle musiki okulunda öğretilen, kurallara bağlı kalmış musiki anlamına gelir. Bugün Klasik Türk Musikisi deyimi, Türk musikisi sistemi içinde, Türk usulleri ve makamlarıyla, Türk beste şekillerinde kurallara uygun olarak yapılmış, sanat değeri taşıyan ve bestecisi hayatta olmayan musikiyi tanımlamak için kullanılmaktadır.
Ancak klasik Türk musikisi ile klasik batı müziğini bu genel kavramdan ayıran ve birbirinden farklı anlamları vardır.
Batı müziğinde Bach (1685-1750) ile başlayarak, Beethoven (1770-1827) ile sona eren klasik çağ dönemini belirlemek için kullanılan ‘klasik ‘ kelimesi, türk musikisinde, (üstün seviyede – kaidelere uygun musiki) ‘aydın musikisi’ anlamını taşımaktadır.
Osmanlılar yalnız musiki sanatına değil, musiki ilmine de (muzikoloji) büyük önem verdiler. Bu müzik, genel nitelikleri bakımından Türk asıllıdır. Her ne kadar diğer sanat dalları gibi çevrenin etkisinde kalmışsa da, bu etki kesin olarak taklit değildir. Türk musikisi, kendi öz sistemi ve Türk sanat geleneği içerisinde şekillenerek ürünlerini vermiştir.
Türk sanat müziğinin Osmanlılar dönemindeki en gelişmiş boyutu İsmail Dede efediyle başlar. (1778-1846) Mevlevi ayininden köçekçeye kadar geniş bir alanda her tür eser veren Dede Efendi, kendinden öncekileri gölgede bırakan gelişmeler kaydetmiştir.
Makam nedir ?
Makam, ayrıcalıklı birkaç sesin çevresinde ‘seyir’ denen ve sesler arasındaki ilişkiyi belirleyen kurallara göre melodinin biçimlenmesine denir. Türk sanat müziğinde 498 makam tesbit edilmiştir. Ancak günümüze, özellik taşıyıp kullanılagelmiş olanlar 80 kadardır. Bu makamlarda bestelenmiş binlerce şarkıya örnek vermek gerekirse; sadece hicaz makamında 1400 civarında eser vardır. Hicazbuselik; ikiyüz yıla yakın bir mazinin ürünüdür, ilk olarak Dede Efendi tarafından kullanılmıştır. Bugün bu makamda 20 kadar eser bulunmaktadır.
Son yarım asırda bestecilerin daha çok kullandıkları makamlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz. Hüzzam, hicaz, nihavent, rast, segah, kürdilihicazkar, beyati, uşşak, sultaniyegah, muhayyer,hüseyni, karcihar.
Her melodi yada motif, bir makamın seslerini ve öteki özelliklerini kullanır. Ancak Türk sanat müziğinde, bestelenmiş yapıtların biçimlenişine katkıda bulunan ve ‘usul’ denen bir öğe daha vardır. Usuller; çeşitli uzunluktaki kuvvetli ve zayıf vuruşların belli bir düzen içinde sıralanmasıyla ortaya çıkan bir ritm kalıbıdır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz. Semai, sofyan, türkaksağı, yürüksemai, devrihindi, düyek, aksak, curcuna, aksaksemai, Mevlevidevrirevanı.
Cumhuriyet döneminde batılılaşmaya büyük önem veren Atatürk’ ün tercihi, batı müziği yönünde oldu. 1924’ te Ankara’ da Musiki Muallim Mektebi açıldı. Müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla Avrupa’ ya sınavla öğrenci gönderildi. Bunlardan ‘Türk beşleri ‘ olarak bilinen Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun ve Necil Kazım Akses, 1930’ lardan itibaren Türk müziğinde etkili oldular. Alaturka, alafranga tartışmalarının yaşandığı o dönemlerde, Refik Fersan, Cevdet Çağla, Suphi Ziya Özbekkan, Sadettin Kaynak, Lem’i Atlı, Selahattin Pınar, Münir Nurettin Selçuk, gibi yetenekli besteciler Türk sanat müziğini çok değerli yapıtlarla zenginleştirdiler.
Günümüzde Klasik Türk Sanat Müziği üç ayrı gurup tarafından temsil edilmektedir.Birinci gurup, dinleyici kitlesini elinde tutabilmek için sanatın özgün yapısını koruma kaygısından yoksun, akla gelen her tür yenilikle pazarı yitirmemeye çalışan ‘piyasacılardan’ oluşur. İkinci gurup, Türk sanat müziğinin nitelikli örneklerini titiz ve elden geldiğince geleneksel tarzda bir icrayla sunmayı ilke edinen Necdet Yaşar, Niyazi Sayın, İhsan Özgeç, Meral Uğurlu, Bekir Sıtkı Sezgin, Erol Deran gibi sanatçıları kapsar. Üçüncü gurup ise, gelenekle bağı koparmadan sınırlı bir yenileşmeyi öncelikli gören Yalçın Tura, Mutlu Torun, Ruhi Ayangil, İhsan Özer gibi müzikçilerden oluşmaktadır.