Almanya’da geçmişten bugüne biriken krizler, toplumun geniş kesimlerini ekonomik açıdan zorluyor. Kantar araştırma şirketinin online alışveriş platformu Idealo adına yaptığı bir ankete göre, halkın yaklaşık üçte ikisi paralarının yetmeyeceğinden endişe ediyor. Bu oran, geçen yılın neredeyse aynısı. Katılımcıların %42’si, geçtiğimiz yıl birikimlerini harcamak zorunda kaldığını belirtirken, her altı kişiden biri maddi açıdan kemer sıkma imkânı dahi bulamamış.

Yoksulluk araştırmacısı Christoph Butterwegge, Pazartesi günü junge Welt gazetesine yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Art arda gelen ve giderek şiddetlenen kriz belirtileri, ülkede giderek daha fazla insanı günlük yaşamda büyük baskı altına sokuyor.”
Oysa 2018’de Almanlar hâlâ “ilke gereği ve keyifle” tasarruf ettiklerini söylüyordu. Bugünse tasarruf, bir tercih değil, zorunluluk. Savaşın körüklediği silahlanma harcamaları, ekonomik durgunluk, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı özellikle dar gelirli kesimi vuruyor.

2022 yılında enflasyon %6,9’a, 2023’te %5,9’a ulaştı. Enerji ve gıda fiyatlarındaki artış, alım gücü zaten düşük olanlar için çok daha yıkıcı oldu. Federal İstatistik Dairesi, enflasyonun son aylarda %2 civarında sabitlendiğini bildirse de, gıda fiyatları hâlâ ortalamanın üzerinde artıyor. Geçen ay, çikolata, tereyağı, reçel, yemeklik yağ, süt ürünleri ve yumurtada %2,8’lik bir zam yaşandı.

İster genç ister yaşlı olsun, insanlar artık temel ihtiyaçlarını dahi kısmak zorunda. Araştırmaya göre 18–30 yaş arası gençler özellikle gıda harcamalarında tasarrufa yöneliyor. Ancak en fazla tasarruf edilen kalem kıyafet; bunda da başı 60 yaş üstü bireyler çekiyor.

Butterwegge’ye göre yoksulluk, artık yalnızca alt sınıfların değil, toplumun ortasına kadar nüfuz etmiş durumda. “Kimisi dış görünüşünden vazgeçiyor, kimisi sağlığından. Bu nedenle gıda yoksulluğu da artıyor,” diyor.

Peki çözüm ne? En basit cevap: İyi bir maaş. Ancak Almanya’da 2026 başında yürürlüğe girecek asgari ücret artışına dair karar, Haziran sonunda açıklanacak. Kararı verecek olan ise “bağımsız” olduğu iddia edilen bir komisyon.

Ama birinin yoksulluğu, bir başkasının zenginliğidir. Bunu lojistik sektörünün patronları da iyi biliyor. Yoksulluk içindekiler susarken Pazartesi günü, çeşitli sektör derneklerinin ortak açıklamasında, asgari ücrette “ani bir artışa” karşı olduklarını belirttiler. Açıklamada, asgari ücretin toplumsal uyumu tehlikeye atmaması gerektiği vurgulandı. Ayrıca Pazartesi günü Federal İnşaat Sanayicileri Birliği de , asgari ücrette "aşırı" bir artış yapılmamasını talep etti. Geçen hafta da Alman Perakendeciler Birliği, asgari ücrette “daha fazla artışın durdurulması” çağrısında bulunmuş ve bu artışların “siyasi güdümlü bir müdahale” olduğunu ve toplu sözleşme özgürlüğünü tehdit ettiğini söylemişti.

Ve görünen o ki, yoksullar susarken yüksek sesle konuşan hep zenginler oluyor.