Araştırmaya göre, 1971 ile 2021 yılları arasında her yıl ortalama 564.000 insan ekonomik yaptırımlar nedeniyle hayatını kaybetti – savaşlardaki çatışmalar ise yılda ortalama 106.000 can aldı.
Tek taraflı yaptırımlar genellikle demokrasi, insan hakları veya barışı teşvik etme gerekçesiyle ABD veya AB tarafından Küresel Güney ülkelerine uygulanıyor.
Ancak gerçek amaç çoğunlukla istenmeyen hükümetleri devirmek oluyor. Bunun sonucu olarak, hedef ülkelerde ekonomik çöküş ve halkın topluca cezalandırılması yaşanıyor, diyor araştırmanın yazarlarından ekonomi profesörü Francisco Rodríguez, Center for Economic and Policy Research (CEPR) ile yaptığı açıklamada.
Junge Welt'in haberine göre, ekonomistler 152 ülkede yaş gruplarına göre ölüm oranlarını inceledi. Yılda yarım milyondan fazla fazladan ölümün yanı sıra, bebek ve anne ölümlerinde de artış saptandı. Zira ekonomik yaptırımlar sağlık sistemlerini, ilaç ve gıdaya erişimi ciddi şekilde zorlaştırıyor. Özellikle hassas gruplar zarar görüyor – araştırmaya göre ölenlerin yüzde 51’i beş yaş altı çocuklardan oluşuyor.
ABD doları küresel rezerv para birimi olduğu, dünya ticaretinde büyük paya sahip bulunduğu ve IMF ile Dünya Bankası gibi para kuruluşları üzerinde etkili olduğu için Batılı sanayi ülkeleri bu güçlerini bağımlı ve yoksul ülkelere karşı kullanıyor. Bunun sembolik bir örneği, 1962’den beri ekonomik olarak baskı altında tutulan Küba. Bu yaptırımlar genellikle "daha az ölümcül, neredeyse şiddet içermeyen siyasi bir alternatif" olarak sunuluyor, diyor araştırmacılardan Mark Weisbrot. Ancak bu araştırma, tam tersinin geçerli olduğunu gösteriyor.
Üstelik bu tür önlemler giderek daha fazla kullanılıyor. 1960’ta dünya devletlerinin yalnızca yüzde 8’i yaptırımlardan etkilenirken, bu oran 2010-2022 arasında yüzde 25’e çıktı.