Dün ise Paris’te terörizme karşı kol kola gösteri yapan özgürlük pazarlamacısı liderlerin halktan ayrı yürüdüğünün ortaya çıkmasıyla balon patladı.
Jüri, dün, “Yalancı Basın” kavramının seçilmesinin gerekçesini, medyanın genel bir ifadeyle töhmet altında bırakılmasının demokrasi açısından önem taşıyan basın özgürlüğünü olumsuz etkilemesiyle açıklamıştı.
Büyük medyanın her zaman ülkeyi idare edenlerle birlikte hareket ettiği bilinmek istenmeyen bir gerçekti. Hükümetler tarafından alınacak bir kararın huzuru bozacağı anlaşılınca “kuş gribi” gibi bir gündem oluşturarak dikkatleri başka noktalara çektikleri bir sır değildi.
Afganistan’a yapılan ABD çıkarmasında, medya şeflerinin, ABD askerleri tarafından yapılan bir saldırıda öldürülenlerin ikiz kulelere yapılan saldırılarda ölenlerin görüntüleriyle verilmesi talimatı verdiği de bir sır değildi.
Irak’ın işgalinin medya ile birlikte hazırlandığı, Saddam’ın şeytanlaştırıldığı da bir sır olmaktan çıkmıştı. İliştirilmiş gazetecilik (Embedded Journalism) kavramı literatüre ABD’nin 2003′teki Irak işgaliyle girmişti.
Ukrayna’da “devlet yürüyüş yapan halka ateş açtı” haberlerinin balonu da bazı yayın kuruluşlarının araştırmaları sonrasında patlamıştı. Çünkü dinlenen ses kayıtları, balistik araştırmalar, insanlara isabet eden kurşunların yönü, ateşin batı medyasının konuşlandığı oteli işaret ediyordu.
Aynı şekilde basının Suriye iç savaşında Esat tarafından kullanıldığını iddia ettiği sarin gazı masalı yalanı da uzun süre dayanamadı.