Sayın Profesör Geiger Anayasayı Koruma Örgütünün bu camiye olan ilgisi toplumumuzdaki algılama açısından ne anlama gelmektedir?
Prof. Dr. Klaus F. Geiger: Etki izlemeden değil, Cami hakkındaki haberin veriliş biçiminden kaynaklanıyor. Paralel olarak Müslümanların yaşamları ve camiler hakkında olumlu haberler de yer almıyorsa, okuyucunun verilen gerçeği genelleştirme tehlikesi vardır. Çünkü İslam bir bütün olarak, en geç 1991 Körfez savaşından beri genel bir zan altında.
Yani şimdi siz ciddi olarak bu konuda haber yapılmamalı mı demek istiyorsunuz?
Geiger: Hayır, ben onu söylemek istemiyorum. Ama gerek haberin içeriğinden ve gerekse de biçiminden konunun bir defalık bir olay, bir istisna olduğu görülebilmeli.
Bu olayda da olduğu gibi yani, neyse, isterseniz geleceğe yönelelim. Entegrasyon/Uyum lastikli bir kavram. Günlük yaşamda da görüldüğü gibi bir çok yabancı entegre olmak istemiyor ve kendilerini geriye çekiyorlar. Toplum entegrasyonu nasıl destekleyebilir ki?
Geiger: Benim gözlemlerime göre, göçmenlerin büyük çoğunluğu entegrasyona yönelik yoğun bir çaba gösteriyor. Şu da unutulmamalı: Entegrasyon/Uyum iki yönlü bir süreci kapsar, hoşgörü ve eşit muameleyi. Çoğunluğun azınlığa eşit muamele göstermesi ve ona bir şans vermesi gerekir.
Azınlığın da bütünün bir parçası olmayı arzuladığının sinyalini vermesi gerekir. Bazı yabancı hemşehrilerimiz oturdukları yerleşim bölgelerine kapanıp kalmayı tercih ediyor. Bunun entegrasyonla bir ilgisi var mı ki?
Geiger: Bunun konut piyasasındaki sorunla çok yakın ilişkileri vardır. Birçok yabancı ucuz ev buldukları için oralara taşınıyor. Ayrıca özellikle yeni geldiklerinde yabancılar bu bölgelere taşınmayı tercih ediyorlar, çünkü böylece yurttaşlarının yeni yerleşim bölgelerinde kendilerine yardımcı olmalarını umuyorlar. Almanlar da yurt dışında aynı şeyi yapıyor. Bu tür bölgelerde kendilerine olası saldırı ve aşağılamalara karşı daha güvencede hissediyorlar.
Kendi yurttaşları arasında olmayı tercih eden, istemeyerek Almanca konuşan ve çocuklarıyla sadece kendi ülkesinin dilini konuşan insanlar. Bu entegrasyon isteksizliğinin de bir işareti değil midir?
Geiger: Anne babaların kendi ana dillerini konuşmaları çok güzel bir şeydir. Bu çocukların genel dil gelişimlerini güçlendirir. Sorun, çocuklarıyla hiç konuşmayan velilerdir. Entegrasyon ve Almancanın gelişmesi için üç yaşından itibaren çocukların çocuk yuvalarına gitmeleri çok önemlidir. Buralarda Alman çevrelerinden çok şeyler öğreniyorlar. Ayrıca müslüman anne babalar çocuklarını kiliselere ait olan çocuk yuvalarına da severek gönderiyorlar. Bu da gösteriyor ki, anlaşma dinsel farklılıklara karşın mümkün.
Almanya’daki birçok insan radikal Müslümanlar konusundaki gelişmeleri kaygıyla izliyor. Onların bu korkuları nasıl bertaraf edilebilir?
Geiger: Birincisi, korkular üzerine konuşmalıyız. Korkuya neden olan genellemeleri ortadan kaldırmalıyız. İslam eşittir fundamentalizm (tutuculuk) ve tutuculuk eşittir terörizm değildir. İkincisi, insanları bilgilendirmek ve olumlu karşılaşmaların yaşanmasının olanaklarını yaratmak zorundayız.
Kassel’deki çocuk yuvaları ve okullar bu konuda oldukça başarılı. Yerel basının da bu alanda kendisini sorumlu hissetmesi gerekir. Üçüncü olarak da, ben şuna inanıyorum: Eğer Müslümanlar kendilerine eşit muamele yapıldığını görürlerse, tutucuların/ fundamentalistlerin zaten şansı olmayacaktır.
"Uyum saygı ve eşit muameleyi gerektirir"
|
Almanya
Kassel- 2004 yılında Nordstadt’taki Al Rahman Camisine Anayasayı Koruma Örgütünce yapılan baskın hakkında yerel basında da haberler çıkmıştı. Baskın ve basında çıkan haberler ve göçmenlerin uyum sorunları hakkında Kassel Üniversitesinde yıllarca „uyum ve göçmenler“ konusunda araştırma ve çalışmalar yapan, sosyolog Prof.Dr. Klaus F. Geiger (63) ile bir söyleşi yapılmıştı. 2004 yılından 2018 yılına kadar “uyum” politikasında ne gibi değişiklikler yaşandığını anlayabilmek için söyleşinin tekrar yayımlanması ihtiyaç haline gelmiş gibi görülüyor.


Türk Sanat Müziği
Daha fazlasi için
Mesleğe Adım Adım
Daha fazlasi için
İstekler Programı
Daha fazlasi için