Her şey bir bölgenin ekonomik gelişimine tabi olmak zorunda mı? diye soruyor hr’den Lisa Gessner.
Tabii ki, özellikle kırsal alanlarda, eve yakın işlere ihtiyacımız var. Her işe gidip gelen benimle hemfikirdir. Ve tabi ki, kronik olarak parasal darboğazdaki belediyelerimiz de gelecek her cent vergiden mutlu- belki de bunu çocuk yuvalarına yatıracak ve bundan da vatandaş yarar sağlayacak.
Kırsal alanda güçlü iş yerlerine ihtiyacımız var öyle mi, peki ne pahasına? Verimli tarım arazileri üzerine inşa edilen Lojistik merkezleri sadece çiftçileri zora sokmuyor: Ayrıca hayvanların yaşam dünyasını, eğlence ve dinlenme alanlarını da yok ediyor. Bizim tanıdığımız kırsal alanlardaki yaşam gerçek anlamda gri ve beton grisi haline geliyor.
Önce kapımızın önünü süpürelim
Özellikle Wetteraukreis'ta bulunan Wölfersheim'daki durum büyük bir saçmalık: Yerel ürünleri pazara sunduğu reklamını yapan bir süpermarket zinciri, 30 hektarlık ekilebilir araziyi betonlaştırmak istiyor. Eğer kendimizi gerçekten de sürdürülebilir ve yerel ürünlerle beslemek istiyorsak, iklimimizi korumak da dahil olmak üzere oradaki değerli ekilebilir araziye ihtiyacımız var – hem de her zamankinden daha fazla.
Bölgenin ekonomik olarak kalkınması adına her değerli parçasının imara açılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Belediyeler içinde, özellikle gelecek bakış açısıyla ekonominin ve doğanın önemini tartışmaya önemle ihtiyaç var.
Ama her şeyde ekonomiyi ve büyük şirketleri suçlarsak sonra da kendi tabiatımızdan şikayet edersek kırsal alanlarda yaşamımız çekilmez hale gelir. Önce kendi kapımızın önünü süpürmeliyiz.
Tüketiciler olarak sen ve ben de dahil olmak üzere yarın elimizde olacak şekilde internet siparişleri yapıyoruz, köşedeki süpermarketten Kosta Rika'dan gelen muzları satın alıyoruz. Ürünlerin taşınması, depolanması ve düzenlenmesi gerekir - bu da şunu gerektirir: Büyük bir alan.