Aileden başlayan şiddet döngüsü
Almanya’da resmi savaş durumu olmasa da her yıl kadınların uğradığı şiddetle ilgili yeni raporlar geliyor. Uzmanlar, bu şiddetin temelinde çocuk yaşta aile içinde öğrenilen değerler ve davranış kalıplarının yattığını belirtiyor. “Erkek güçlü olmalı, kadın itaatkâr olmalı” gibi normlar, çocukların zihninde normalleşiyor ve ileride ilişkilerde tekrarlanıyor.
Toplumsal normlar ve medyanın rolü
Aile içi eğitimde eşitlik ve saygı yerine ataerkil değerlerin öne çıkarılması, kadına yönelik şiddeti toplumsal olarak meşrulaştırıyor. Okullarda ve medyada verilen cinsiyet mesajlarıyla birleştiğinde, erkeklerin üstün, kadınların korunmaya veya kontrol edilmeye muhtaç olduğu algısı pekişiyor. Bu yapı, kadını hem ev içinde hem iş hayatında hem de kamusal alanda şiddete açık hale getiriyor.
Çözüm: Eğitim ve farkındalık
Kadına yönelik şiddeti yalnızca bireysel suç olarak görmek eksik kalıyor. Uzmanlar, çözümün cezai yaptırımların ötesinde, aileden başlayarak toplumsal farkındalık yaratmakta yattığını vurguluyor. Eşitlikçi değerlerin ailede, okulda ve medyada inşa edilmesi, şiddet döngüsünü kırmanın ilk adımı olarak görülüyor.
Sonuç: Günlük hayatta mücadele
Kadına yönelik şiddetle mücadele, savaş karşıtı hareketlerden bağımsız, günlük yaşamın her alanına nüfuz eden bir süreç. Savaşlar bitse bile, aileden başlayan ataerkil normlar ve şiddet kültürü varlığını sürdürdüğü sürece kadınların tam güvenliği sağlanamayacak.