Çatışmaların yükselttiği nefret ve şiddet eşliğinde son bir ay içinde 27 sivil öldürülmüş. Bunların hesabını sormak bir yana hesabını tutan bile yok; “teröristti” denilip geçiliyor! Ölüm haberleri, sadece asker ve polis ölümleri söz konusu ise haberlerde yer alabiliyor. Bu da savaşın haklı gösterilmesi için kullanılıyor.
Öldürmenin haklılığını savunacak kadar zıvanadan çıkmış bir toplumsal kültür vebasında, “ölümü neden bu kadar seviyoruz?” diye soranların azınlıkta kalması garip gelmiyor.
Bakan Taner Yıldız’ın “şehit olmak istiyorum” açıklaması ve bunu yetişme tarzıyla gerekçelendirmesi, eğitimin, toplumsal bilgilendirme sürecinin ölüme ve öldürmeye bakışın altındaki ruhsal süreci açıklaması bakımından üzerinde tekrar tekrar düşünülmesi gerektiğine işaret ediyor. Çünkü eğitimle oluşan ruhsal süreç, taşıdığı enerjiyi sıkıştığı yerden çıkarabilmek için ölüm, öldürme, şiddet ve nefret gibi kanallar açıyor.
***
Hükümet kaynaklarına göre Temmuz ayından bu yana yürütülen baskınlarda PKK’lı, IŞİD sempatizanı ve solcu zannıyla 2.500 kişi tutuklandı.
DEMİRTAŞ : Barışı şimdi istiyoruz,
ERDOĞAN: bu savaş kıyamete kadar sürecektir, diyor.
Okuyucu ve dinleyicilerinin başka yayın kuruluşlarının yayınlarını izlemediğinden emin olan HAVUZ MEDYASI: Demirtaş savaş dilinden vazgeçmiyor !! başlığı atıyor.
Öldürmeyi de ölümü de seviyoruz
|
Dünya
Asker-polis cenazeleri, gerilla cenazelerinde Kürtçe, Türkçe ağıtlar birbirine karışıyor. “Bu son olsun. Bizim başımıza geldi başkasının başına gelmesin!” dilekleri yükseliyor.