Aslında Nicole Mayer-Ahuja birkaç gün izin yapmayı planlamıştı – ancak kitabına gösterilen yoğun ilgi nedeniyle profesör bu süresini medya röportajlarına ayırmak zorunda kaldı. “Klassengesellschaft akut. Warum Lohnarbeit spaltet – und wie es anders gehen kann” (Sınıflı toplumun akut sorunu. Ücretli emek neden bölünmeye yol açıyor – ve başka bir yol var mı? adlı kitabının bu kadar dikkat çekmesi tesadüf değil: Çalışanlar üzerindeki baskı artarken, aynı anda birçok kişi AfD’ye yöneliyor.
Annesi bir fırında satış elemanı olarak çalışmış olan Mayer-Ahuja, konuyu yakından inceliyor. Günümüz çalışanlarını şekillendiren dinamikleri bilgiyle ortaya koyuyor ve ortak olanı öne çıkaran, dayanışma temelli bir politika çağrısında bulunuyor.
der Freitag: Mayer-Ahuja, kitabınızda Almanya’da uzun yıllar boyunca “sınıf” kavramı üzerine pek konuşulmadığını söylüyorsunuz. Bunun nedeni neydi?
Nicole Mayer-Ahuja: Bu durum öncelikle sistem rekabetinden kaynaklanıyordu. Federal Almanya Cumhuriyeti, DDR’den (Doğu Almanya) farklı olarak “gerçek sınıfsız toplumun” kendisi olduğunu göstermek istiyordu. Hikâye şuydu – üniversitelerde bile – “Artık sermaye ile emek arasında bir karşıtlık kalmadı, biz bir orta sınıf toplumunda yaşıyoruz.”
Bir süre bu anlatı birçok insanı da ikna etti, çünkü tam istihdam, ekonomik büyüme ve artan tüketim ile eğitim olanakları vardı. Ancak bu durum, sınıf toplumunun temel yapısında hiçbir şeyi değiştirmemişti. İnsanlar bunu ancak 1980’lerde, ekonomi sarsılmaya ve işlerini kaybetmeye başladıklarında yeniden fark ettiler.
İki Alman devletinin birleşmesinden bu yana ekonomik krizler daha da derinleşti. Bugün artık şu açık: Refah yıllarının “herkes için sosyal yükselme” vaadi yerine getirilemezdi.
 
   
   
   
   
   
   
   
  