Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) bir raporuna göre, Dünya çapında şu anda 1,6 milyar emekçi geçim kaynaklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı yaşam kalitesinin artırılması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, uluslararası dayanışmanın güçlendirilmesi için yıl boyu yapılan çalışmaların gelecekte hangi taleplerle yürüyeceğinin seslendirildiği gün olması gerekirken, bir güne sıkıştırılan bir bayram olmaktan ileri gidemedi.
Olup bitenlerin bir türlü farkına varamayan milyonlarca emekçi de sömürüsüz, kimsenin kimseye “böyle yaşayacaksın” diyemeyeceği bir rejimin kurulmasının, yani kurtuluşun mümkün olduğunu anlatanları hala düşman, vatan haini, komplocu, hayalperest… olarak görmeye devam ediyor.
Emekçi sınıfın çoğunluğu bu gün kullandığı – 8 saatlik iş günü, emeklilik, basın ve sendikalaşma özgürlüğü…- çok sayıdaki hakkın, yıllar önce yüzbinlerce işçinin mücadelesiyle elde edildiğinden bir haber.
Onuruyla yaşamak, emeğinin karşılığını almak için mücadele etmek yerine çalışma şartlarının sebep olduğu uykusuzluğa karşı uyku ilacı, acılara karşı ağrı ilacı, depresyona karşı depresyon ilacıyla yaşamayı tercih ediyor.
Buna rağmen bugünkü yaşama tarzını dayatan rejimin değiştirilebileceğine inanan örgütlü bir küçük azınlığın olması bile umut veriyor. Çünkü örgütlü küçük bir azınlık, örgütsüz yüzbinlerden daha güçlüdür.
“Sömürüye, savaşlara hayır, özgürlüğe evet” diyen bu küçük azınlık için çalacağız 1 Mayıs marşını.
