Şayet Erdoğan batıya ait firmaların çalışmalarını, zorlaştırsaydı, İran’da Musaddık’ın, Yunanistan’da Çipras’ın, Şili’de Allende’nin başına gelenlerden nasibini alırdı. Birincisi bu.
İkincisi bir ülkedeki insan hakları ve demokrasinin sorunlu olmasının Batılı devletlerin umurlarında olmamasıdır. Öyle olsaydı diktatörlükle yönetilen Suudi Arabistan, insan haklarının ayaklar altında olduğu Çin gibi ülkelerle sıkı ilişkiler içinde olmazlardı. Bu ülkelerle ilişkilerin kesilmesi, yaptırımlar uygulanması taleplerine karşı, verdikleri, “bunları yaparsak insan hakları ihlalleri daha da kötüleşir” cevabı yıllardır tekrarlanan gerekçe cümlesi olmuştur.
Batılı ülkeleri ilgilendiren ticaret ve yatırımların engelsiz olarak sürmesidir.
Bu konuda engel çıkaran ülkeler, İran için yapıldığı gibi yurt dışındaki mal varlıklarına el konularak, bu ülkelerle ticaret yasaklanarak hizaya getirilir.
Türkiye’deki insan hakları ihlalleri, hukukun tarafsızlığını kaybetmesi Batı’nın umurunda değildir.