Son yıllarda gittikçe daha çok insan etsiz beslenme kararı alıyor.
Vücudumuz için bu en iyisi mi?
“Vejetaryen beslenme insan için sağlıklı beslenmedir.” “Vejetaryen beslenmenin ağrısız yaşamaya yol açması beni şaşırttı. Bu benim için etsiz beslenmeye devam etmek için yeterli bir sebep.”
Almanya’da bir kişi yılda ortalama 60 Kilo et yiyor. Bu 1950 yılında 37 kiloydu. Normalde haftada 300 ile 600 gramı geçmemek lazım. En büyük sorunlardan biri doymuş yağ asitleri. Bu yağ asitlerinden bir anda çok fazla tüketiyoruz. Yetişkin bir insan için tavsiye edilen günlük değer 27 gram. Tükettiğimiz besinlerin değerlerini göz önünde bulundurursak 27 gram az gözüküyor. Örneğin bir sosis 8 gram doymuş yağ asidi içeriyor. Gouda veya Emmentaler iki dilim peynir 11 gram asit içeriyor. Eğer bir de milföy ürünleri menüde yer alırsa günlük limit aşılmış oluyor.
Aşırı hayvansal yağlar kan damarlarında hasarlara yol açıyor. Hücrelerimiz hayvansal yağlarla beraber vücuda giren kolesterini kabul etmiyor. Vücutta fazladan depolanan kolesterin damarlarda birikiyor ve iltihaplara yol açıyor. Bunun sonucunda aterioskleroz hastalığı meydana geliyor.
İlkel zamanlardan beri et ana besin maddemiz. Ve şimdi aniden zarar mı verecek? İnsanlar da doğada yaşayan hayvanlar gibi etçil değil mi? Köln’lü beslenme uzmanı ve diyetisyen Klaus Reinzmann bu soruyu cevaplamak için insan ve hayvan vücutlarını detaylı biçimde inceledi.
„Dişler, mide, bağırsak, asitler, bütün organlar ve anatomiyi inceleyip karşılaştırmak mümkün. En önemlisi örneğin bu karşılaştırmayı etçil ve otçul canlılar arasında yapmak. Karşılaştırmaya insanları da dahil edersek gördüğümüz şu ki, insanlar daha çok otçullar tarafında.“
Etçil vahşi hayvanlar sivri dişlere ve az tükürüğe sahipler. İnsanlarda ağızda başlayan sindirim, hayvanlarda midede başlıyor. İnsanlar ise daima daha çok bitkilerden beslenmişti. Et, az bulunabilen bir ürün ve avı zordu. Günlük yenen ‚ekmek‘ kültür ve gelişim tarihini belirlemişti.
„Uzmanların bazıları beynimizin oluşumunda aslında etin önemli rol oynadığını savunuyor. Bu doğru olabilir ama büyük beynimizi daha da geliştirmek zorunda mıyız? Bu konuda şüphelerim var.“
Özellikle hastalarda sosis, et arzusu kısa sürede bağımlılık yapabilir. Tuzaklar her yerde. Haz doyurucu ve ucuz. Günümüzde herkes et ve et ürünleri alabiliyor. Geçmişte et sadece zenginlere özgü bir besindi. Herkesin yiyemediği ama zenginlerde her gün tabakta bulunabilen et, sağlık sorunlarına yol açmış ve işte o zenginleri sıklıkla İsviçreli doktor Maximilian Benner’in kuruna gitmeye zorlamıştı.
Benner 20. Yüzyılın başında mide ve kalp sorunları olan hastalarını basit bir yöntemle tedavi etmişti. Temiz havada spor ve taze meyve/sebze öğünleri.
Benner’in torunu önce dâhiliyeci ve acil tıp doktoru olarak çalışmış. Taa ki büyükbabasının tedavilerini bulana kadar.
„10 yıl boyunca akut tıp’dan etkilenmiştim ve helikopterde görev yapıyordum. Hastane hayatına geri döndüğümde hastaların iyileşmediğini gördüm. Hatta bizler iyi sandığımız ilaçlarla insanları daha da hasta ediyorduk. Bu durumun farkına vardıktan sonra kendimi geliştirdim ve çalışmalarım sırasında büyük babamın kitaplarına rastladım. „
İkincil bitki maddeleri, büyük potansiyele sahip küçük moleküller. Örneğin Brokoli’de sulforafan maddesi bulunuyor. Bu madde kanser riskini azaltıyor. Domateslerde bağışıklık sistemini destekleyen lukopin ve pırasada ki tansiyonu düşüren sülfitler.
Başarılı bir tedavi hastalardan bazı fedakârlıklar bekliyor. Et, et ürünleri ve şekerli tatlılar gibi gıdalar programdan siliniyor. Bunların yerini öğünlerde taze ve pişirilmiş sebze ve meyve ve yanında portakal suyu gibi doğal içecekler alıyor. Şaşırtıcı sonuçları olan bir bitki diyeti.
Pahalı ilaçların ve modern tedavi yöntemlerinin sonuçsuz kaldığı yerlerde Bircherin bitki tedavisi hastaların iyileşmesinde ve sebze/meyve beslenmesi ağırlıklı rol oynuyor. Alman kanser araştırma merkezinde çalışan epidemiyolog Jenny Chang Klot Almanya’nın en büyük vejetaryen araştırmasını yönetti.
Vejetaryen beslenme ne kadar sağlıklı. 20 yıl boyunca 2.000 kişinin beslenme kültürü kayda alındı ve incelendi. Tamamen vejetaryen yaşayanların yanında aynı zamanda et yiyen insanlar da araştırmaya katıldı.
„Bir grup tamamen etten vazgeçmedi ama ayda bir et öğününe indi. Diğer bir grup ise ay boyunca daha fazla et yedi. Bazı küçük gruplar haftada beş öğün et yiyordu. Bu gruplarda çok iyi derecede gözlemlediğimiz bir şey ise kimyasal kalp hastalıkları riskinin çoğaldığı.“
Et yiyen insanlarda kalp hastalıkları riski çok daha fazla. Bundan başka vejetaryen yaşayanlar altı yıla kadar daha fazla yaşıyor. Kanser hastalıklarında et tüketen ve tüketmeyenler arasındaki farkın önemi düşüyor:
„Ne kadar çok et yerseniz bağırsak kanseri riskiniz o kadar çoğalır.“
Et yediğimiz zaman vücudumuzda neler oluyor? Jena’daki uzmanlar bu sorunun cevabını laboratuvarda aradı. Domuz, dana ve tavuk eti tüketildiğinde vücutta zararlı maddeler mi oluşuyor?
Çoktan bilinen bir şey, ette Ballaststoffe (Selüloz) sindirilmeyen karbonhidratların bulunmadığı. Bu maddeler bağırsağa yük oluyor. Uzmanlar araştırmalarında şimdiye kadar gözden kaçan ve organizma iltihabına sebep olabilen bir maddeye rastladılar. Arakidonik Asit. „Arakidonik asitler etlerde yağın içinde bulunur. Bu asitler yağlı etin
Ama olay sadece arakidonik asitte bitmiyor. Bunun yanında ette kükürt ve nitrik asit gibi maddeler bulunuyor. Vücudumuz bu asitlerden sadece belli bir miktar kaldırabiliyor. Bir insan ne kadar az hareket eder ve metabolizmasını yavaşlatırsa, vücut da o kadar az sindirebiliyor asitleri.
„Tecrübem şunu gösteriyor ki, nesiller boyu vejetaryen yaşayan insanlarda kalp hastalıkları ve diyabet daha az görülüyor. Sindirimleri daha iyi çalışıyor ve karaciğer hastalıkları neredeyse hiç yok. Sonuçta vejetaryenler sağlık konusunda avantajlı yaşıyorlar.“
Zaman ilerledikçe eski gelenekler ortadan kalkıyor veya ara sıra bozuluyor. Ülkenin şehirlerine Fast Food kültürü yerleşiyor. Toplumsal değişim birçok insan için beraberinde uzun çalışma saatleri ve iş yolu getiriyor. Modernleşme, aşçılık kültürünün yerini alıyor. Ülkeyi yeni sorunlarla karşı karşıya bırakan bir değişim. Hindistan’ın Mysore üniversitesinde ülkenin yemek kültürünü uygunlaştıracak beslenme uzmanları yetiştiriliyor. Laboratuvarlarda kan şekerini düşüren bitkiler aranıyor. Hindistan’ın katlanması gereken güçlükler. Zamanla şehirlerde kalp hastalıkları ve diyabet aşırı derecede çoğalmaya başladı. Günümüzde et tüketimi çoğaldı. Bu değişimin batı kültürüne yönelmemizden kaynaklandığını düşünüyoruz. Batı ülkelerinin yemek kültürünü kopyalıyoruz. Hindistan’ın yemek kültürünün değişimi, aktarılamayan hastalıklar grubuna koyduğumuz bir sürü hastalık için sebep. Örneğin Diyabet, Kanser ve Kalp hastalıkları.
Artık hastalar aslında Hintliler için bilinen şeyleri öğreniyorlar. Şifalı bitkilerle yemek yapmak. Bir sürü taze ot ve kepekli pirinç. Sağlıklı vejetaryen mutfağa dönüş.
Proteinler sadece et ve peynirde yok. Pirinç, süt ürünleri ve ekmekte de yeterince protein bulunabilir.
Besinlerde fazla protein. Vejetaryenler için de büyük bir tehlike. Yeterince süt içer, yoğurt, peynir yerlerse, etçil beslenmedeki etkilerin aynisi görülebilir. Organizmalarda aşırı yüklenme meydana geliyor ve vücut fazlalıkla ne yapacağını bilmiyor. Eklemlerde iltihaplar oluşuyor. Sonuç: Artroz.
Hangi beslenme bizi daima sağlıklı tutabilir? ABD’de bu soru insanları acilen düşündürüyor. Beslenme hastalıkları Fast Food’un ana ülkesinde hiçbir ülkede olmadığından yüksek.
University of California’da çalışan bilim adamları Proteinin kanser hastalıkları üzerindeki direk etkisini inceliyor. Alınan sonuçlar proteinde bulunan maddelerin kanseri tetiklediğini ortaya çıkarıyor. Yapılan çalışmalar özellikle kırmızı etin birçok sorunlarla bağlantılı olduğunu gösterdi. Vejetaryen beslenme de olsa en büyük sorun besinimizdeki proteinin miktarı.
Bizce bir numaralı sorun proteinin miktarı. Bir besin maddesinde ne kadar çok protein bulunursa, içerilen moleküller o kadar çok büyümeyi sağlıyor.
Hücre bölünmesi durduruluyor ve hücre mutasyonu tehlikesi oluşuyor. Kanser hücreleri taşıyan iki fare üzerinde protein deneyleri yapıldı. Bir fareye protein yüklenirken diğerine besinlerdeki en az miktar verildi. “Tümörler tamamen oluşmuş ve büyümeye hazır durumda da olsa, proteinin az verildiği fare de hastalık gelişmedi. Tamamen büyümüş bir tümör olsa da, kanser gelişmeyi durdurdu.”
Sorun süt, peynir ve yumurtayı da içeriyor. Bunlardan tamamen vazgeçmek zorunda değiliz ama bu besinler günlük programda çok sık bulunuyor. Paralel olarak protein içerikli besinlerin ve kanser hastalarının sayılarının nasıl yükseldiğini izliyoruz.
New York’taki bir bilim adamı tamamen hayvansal ürünlerden kopmayı savunuyor. Kitapları daima Amerika’nın en iyi satanlar listesinde. Prof. Colin Campbell. 80 yaşındaki doktor uzun yıllar boyunca beslenme araştırmaları yapan Amerika’nın en büyük enstitüsünü yönetmişti. “ O zamanlar bir çeşit iyi çocuktum. Benden duyulması istenen şeyleri söylüyordum ve devletin sağlık alanına yaptığı yatırımları değerlendiriyordum. Her şey çok güzel gidiyordu. Taa ki araştırmalarımın ne anlama geldiğinden bahsetmeye gelinceye kadar. Colin Campbell bir çiftçinin oğlu. Campbell ineklerle beraber büyüdü ve onlar hakkında büyük saygıyla konuşuyor. Anlattığına göre o gençken inekler daha az süt verir ve 4 kat daha az yaşarlarmış. “Artık inekler süt verebildikleri kadar yaşıyor. Ondan sonra et ürününe çevriliyor. Bunun hakkında düşündüğümüzde gülünç geliyor. Gerçekten bu kadar ete ihtiyacımız var mı? Hayır kesinlikle! Bu sonuca bilimsel araştırmalar sonucu vardım. İnsanların kesinlikle süt ürünlerine ihtiyacı yok.”
“1980’li yıllarda Çin’de yaptığımız araştırma tamamen doğal yani tahıl ve bitkisel beslenmenin insan için en sağlıklı beslenme olduğunu gösteriyor. Bu karşılaşabileceğimiz her hastalık için geçerli” Kaynak rbb
Etsiz yaşam – İnsan etçil bir canlı değil
|
Dünya
Doğa zengin. Bize Meyve, Sebze, Toprak ve daha birçok şey sunuyor. Aşırı derecede yüksek bir besin zenginliği. Ama insanlar doğanın bize sunduğundan fazlasını istiyor. Et. “Fırsat buldukça büyük porsiyonlar da yiyordum ve etin yanındaki salata ve pilavdan vaz geçiyordum.” “Çok fazla et yediğimizi, yağ yediğimizi, endüstri gıdası tükettiğimizi biliyoruz. Bu durum bize yabancı değil.”
Türk Sanat Müziği
Daha fazlasi için
Mesleğe Adım Adım
Daha fazlasi için
İstekler Programı
Daha fazlasi için