"Fakirler zenginlerin sofrasındaki artıklardan pay almak için dövüşüyor.” Cümle aslında özel adaletsizliğin abartılı anlatımı. Ancak Almanya'da abartılı anlatım artık gerçekliğin tanımlaması.

Essen kentinde göçmenlerle yiyecek dağıtımı konusunda çok fazla anlaşmazlık yaşandığı için, şimdi Almanlar tercih ediliyor. Skandalın ne olduğu bilinmiyor: Almanların açlığı yabancılarınkinden daha mı önemli? Yoksulların en yoksullarının birbirleriyle rekabet etmeye zorlanması mı? Böyle zengin bir ülkenin yoksul beslemeye gerçekten de ihtiyacı var mı?

23 Şubat tarihinde “Tagesschau” geçtiğimiz yılın bütçesini özetledi. Haberde “Alman devleti rekor bütçe fazlası verdi” başlığı kullanıldı. 2017'de Alman kamu sektörü 36 milyar euronun üzerinde bütçe fazlası verdi. Bu ekonominin iyiye gitmesi, yüksek çalışan sayısı ve bu nedenle artan vergiler sayesinde gerçekleşti.

Bu haberin ardından "Tagesschau", Essen Tafel’in Ocak ayından bu yana mültecilere yiyecek yardımı yapmama kararı almasının eleştirilerin hedefi olduğunu duyurdu.
Bu eleştiri saf bir ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Essen Tafel’in sorumlusu olan kişi yanlış bir karar vermiştir. Ancak bu Angela Merkel ve SPD için özellikle utanç verici bir süreçtir. Çünkü Merkel’in mülteci ve SPD’nin ise sosyal politikası iflas etmiştir.

Kararı savunan Tafel’in Essen Şube Başkanı Jörg Sartor, Suriyeliler ve Rusya Almanları mümkün olduğunca daha fazlasını alma genine sahip, bekleme, yetinme ve teşekkür etme kültürleri eksik” dedi. Onun arkasında iz bırakan bu sözleri öfkeye neden oldu. SPD'nin Sosyal İşler Bakanı Katarina Barley, Tafel şefinin kararının önyargı ve dışlamayı teşvik ettiğini belirterek sövüp saydı.

SPD’li politikacılar bu konuda sesini kesmeli
Dört yıllık bir kesintiyle SPD yaklaşık 20 yıldır Almanya'da hükümet ortağı. Bu süre zarfında Tafel sayısı 220'den 934'e yükseldi. Yaklaşık 1.5 milyon insana düzenli olarak yardım ediyorlar. Neden? Çünkü devlet yardımları birçok işsiz, emekli, tek başına çocuk yetiştirenler ve mülteciler için yeterli değil. Bunun suçlusu SPD’dir. Önce Agenda-Politikasını icat ettiler, daha sonra da Sosyal İşler Bakanlığını işgal ettiler. SPD’li politikacıların bu konuda konuşma hakları yoktur, en iyisi ağızlarını kapatmalıdırlar.