Ne yazık ki yakında çalışmalarına başlayacak olan Emeklilik Komisyonu’na, daha baştan emeklilik gelirlerinin artırılmasına yönelik fikirleri dışlayan bir “korsenin” giydirildiği görülüyor. Oysa katkı payını ödeyenlerin sayısının azalması göz önüne alındığında, tam da buna ihtiyaç var: (yüksek) servet ve sermaye gelirlerinden sosyal güvenlik primleri alınması, prim ödeyenlerin kapsamının genişletilmesi, prim tavanlarının yükseltilmesi. Böylece emeklilik kasası dolacak, uzun yıllar düşük gelirle çalışanların emeklilik düzeyi yükseltilebilecekti.
Junge Welt’in yorumunda bunlardan ana aktörler hiç bahsetmiyor. Bunun yerine, emeklilik yaşını prim yıllarına bağlamaya yönelik öneriler dolaşıyor; bu zaten mevcut bir şey. Sigortalılar, 35 prim yılı ve 63 yaşla emekliliğe hak kazanıyor; ancak yasal emeklilik yaşına ulaşmadan önce her ay için kesinti yapılıyor. Buna karşın 45 prim yılından sonra uygulanan “63 yaş emekliliği” çoktan “65 yaş ve üzeri emeklilik” haline geldi. Ne iktisatçı Jens Südekum ne de Alman İşverenler Birliği Şefi Steffen Kampeter bunun farkında gibi görünüyor; zira Südekum emeklilik yaşının prim yıllarına bağlanmasını yeni bir fikir gibi sunarken, Kampeter ise artık var olmayan “kesintisiz 63 yaş emekliliği”ni eleştiriyor.
SPD’li Çalışma Bakanı Bärbel Bas, Südekum’un fikrini iyi buluyor ancak BDA’nın “emeklilik yaşının yaşam beklentisine göre belirlenmesi” modelinin de tartışılmasını istiyor. Bu sırada Bundestag’daki Sol Parti grubu, gelecekteki emekliler arasında ayrımcılığı reddediyor: Fiziksel olarak ağır işlerde çalışan insanların daha erken emekli olabilmesinin makul olduğunu, ancak eğitim nedeniyle geç yaşta prim ödemeye başlayanların daha yüksek bir emeklilik yaşına zorlanarak cezalandırılamayacağını vurguluyor. Bu ise “70 yaşında emeklilik”, yani arka kapıdan emeklilik kesintisi anlamına geliyor.
....
Yasal asgari ücretin önemli ölçüde artırılması, süreli (geçici) iş sözleşmeleri ve “mini işler”in yasaklanması, böylece şirketlerin işgücünün uzun vadeli yeniden üretilmesine katkıda bulunmaları. Daha fazla göçmenin (yalnızca kuşkonmaz tarlasında veya mezbahada değil) yeni vergi mükellefleri olarak sisteme dahil olması.Memurların ve serbest meslek sahiplerinin emeklilik sigortasına dahil edilmesi, katkı payı hesaplama sınırının yükseltilmesi (şu anda 8050 avro) ve daha fazlası. Yine de, emeklilik sigortası “sigorta dışı hizmetleri” üstlendiği için vergi gelirleri akıtılmalıdır. Buna rağmen vergi gelirlerinin sisteme akması gerekecek, çünkü emeklilik sigortası “sigorta dışı görevleri” de üstleniyor.
Bunun yerine neoliberal bir yıkım politikasıyla karşı karşıyayız: Sosyal güvenlik sistemleri kısıla kısıla çökertiliyor, “bürokrasiyi azaltma” adı altında işlevsiz hale getiriliyor; öyle ki, sistemin kendileri için var olduğu insanlar bile güvenini kaybediyor. “Deutschlandtrend” anketine göre, katılımcıların yüzde 76’sı emeklilik seviyesinin daha da düşürülmesine karşı çıkıyor; yüzde 81’i ise 70 yaşında emekliliğe karşı.
Ancak saldırılar giderek sertleşiyor. Bärbel Bas’ın işverenler gününde emeklilik paketi nedeniyle alaya alınması, ona “aslında kime karşı birlikte mücadele etmek zorunda olduğumuzu” ve “bu ülkede çizgilerin gerçekte nerede çizildiğini” açıkça gösterdi.