O zamandan beri Şi bu tutumunu defalarca teyit etti. Buna karşılık, 2017’de olduğu gibi bugün de ABD Başkanı olan Donald Trump, bu görüşe tamamen karşı çıkıyor ve korumacılığı hükümet programının temel unsuru hâline getiriyor.
Perşembe günü Güney Kore’nin Gyeongju kentinde Trump ve Şi’nin yaptığı görüşmede, Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşının daha fazla tırmanmasının önlenmesi ele alındı. Bir gün sonra aynı yerde, Şi Cinping Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) ülkelerini "gerçek bir çok taraflılık" uygulamaya çağırdı. Ülkelerin açık bir bölgesel ekonomik ortamı desteklemesi, ticaret ve yatırımın serbestleştirilmesini teşvik etmesi gerektiğini söyledi.
Bu konuşmalarla bir kez daha ortaya çıkan küresel ekonomik ve siyasi dönüşüm, kapsamlı bir değişimdir. Daha 25 yıl önce G7 ülkeleri emekçileri dünya brüt milli gelirinin yaklaşık yarısını üretiyordu; bugün ise bu oran üçte birin bile altına düştü. O dönemde dünya tek kutuplu görünüyordu ve başta ABD olmak üzere kuzeydeki sanayileşmiş ülkeler, kendi sermayelerinin pazar ve kârlarını büyütmek amacıyla tüm ülkelere genel geçer kurallar dayatmaya çalışıyordu. Bu politikanın adı "küresel ticaretin liberalleştirilmesi", beklentisi ise "ticaret yoluyla dönüşüm"dü. Batı sadece sanayi ürünleri değil, aynı zamanda tüm bir değerler paketini de ihraç ediyordu.
Bu ihracat bir noktada tıkanırsa devreye “insan hakları müdahaleciliği” denilen mekanizma giriyordu: Askeri yöntemlerle inatçı despotlara, doğal kaynaklarını satmaları, ülkelerini ucuz mal ithalatına ve Batı şirketlerinin üretimine açmaları gerektiği hatırlatılıyordu.
Junge Welt gazetesinde yer alan yoruma göre, bu dünya düzeni artık geride kaldı. Çünkü üretimden doğan zenginlik artık yalnızca eski kapitalist merkezlerde kalmıyor. Dünya çapında ekonomik bütünleşme ile ulus devletlere dayalı siyaset arasındaki çelişkili yapı, krizleri yeniden üretmeye devam ediyor. Dünya pazarı hem birleştiriyor hem parçalıyor ve eşitsiz gelişimi derinleştiriyor. Bu dönüşüm, Güney Kore’den de görülebileceği gibi Çin’in yükselişinde ve ABD’nin göreli gerileyişinde açıkça görülüyor.