Hal böyle olunca muhtemel bir erken seçimde Yeşiller’in birinci parti olabileceği üzerinden senaryolar yazılmaya başlandı.
Alman halkının “Yeşil başbakana” hazırlanması çalışmaları hızla sürüyor. Çünkü, siyasi gelişmeler yıllardır kapitalist sistemin asıl dayanağı olan CDU/CSU ile SPD’nin kısa sürede toparlanamayacağını gösteriyor.
Kurulduğu 1980’den bu yana sadece 1998-2005 yılları arasında SPD’nin liderliğindeki koalisyonun küçük ortağı olarak hükümet olan Yeşiller, diğer partilerden çok daha az yıpranmış görüntüsü veriyor.
“Küçük yaralamaları” unutuldu
Örneğin emekçilere yönelik en büyük saldırı SPD ile ortaklık yaptığı yıllarda hayata geçirilen Ajanda 2010 ve Hartz yasalarıyla gerçekleşti. Keza bir “barış partisi” olarak bilinen Yeşiller’in iktidar ortaklığı döneminde Yugoslavya bombalandı, Afganistan işgal edildi. Bir “savaş” partisine dönüştü.
Yeşil’ler milletvekilleri Cem Özdemir ve Tobias Lindner, Münster’de bir kışlayı ziyaret ederek, asker elbisesiyle fotoğraf çektirerek sosyal medyada paylaştılar.
Gelinen aşamada Yeşiller, çevre konularına duyarlı iyi kazananların partisi haline geldi.
Kapitalizm sınırları içinde daha iyi bir çevrenin olabileceğini, küresel ısınmanın önüne geçilebileceğini savunan Yeşiller, özellikle genç seçmenlerin desteğini almış görünüyor. Anketlere göre 25 yaş altı gençlerin yüzde 31’i Yeşiller’i tercih ediyor.
İklimin korunması için uçak yakıtlarının vergilendirilmesini isteyen Yeşiller, en fazla uçak kullananlar arasında. Dizel araçların yasaklanmasına karşı mücadeleleriyle de dikkat çekiyor.
Olsun „o kadar kusur kadı kızında da bulunur“ öyle değil mi?
(yeni hayat/RK)