Ancak ekonomiyi ve onun durumunu ve nasıl idare edileceğini veya nasıl idare edildiğini anlamak için Türkiye’de olmak gerekmiyor. Bunu ekonomi uzmanları anlatabiliyor.
CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısında ilan edilen “vizyon belgesi”nin amacına ulaşıp ulaşmadığı tartışılıyor.
Evrensel gazetesi yazarı İhsan Çaralan’a göre, „Bu vizyonda işçilerin emekçilerin derdine derman olacak hiçbir şey yok“
3 Aralık günü yapılan CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısında ilan edilen “vizyon belgesi”nin amacına ulaşıp ulaşmadığı tartışılıyor.
Tartışmaların ortaklaştığı nokta bir “Seçim Bildirgesi’ ilanı olmadığı tersine CHP’nin yeni vizyonunun Türkiye’yi yatırımlar için güvenli bir ülke haline getirmek olduğu açıkça görülüyor.
NEOLİBERALİZM ÜSTÜNE OTURTULAN BİR VİZYON BELGESİ
Jeremy Rifkin’in, vizyon toplantısının açılış konuşmasında Kılıçdaroğlu tarafından başdanışman ilan edilmesi “vizyon belgesi”nin neoliberal bir eksene oturtulacağını açıkça göstermişti. Rifkin’in CHP’nin çok önem verdiği “ikinci yüzyıla çağrı” toplantısında Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanı ilan edilmesi uluslararası sermayeye güven verme, “temiz sermaye”nin ayağının altına halı serileceğinin yüksek perdeden ilan edilmesi anlamına gelmektedir.
Nitekim bu açıklamanın hemen arkasından Hakkı Özdal attığı tweette, “Hiç olmazsa Kemal Derviş Türkçe konuşuyordu!” diyerek taşı gediğine koymuştu!
Anayasa’da yapmak istedikleri 84 maddelik değişiklik içinde işçilerin haklarına dair bir tek madde koydurmayan CHP’nin “vizyon belgesi”nde işçilerin mücadelesine dair bir adım atmaması elbette ki sürpriz olmadı.
Nitekim vizyon toplantısındaki konuşmaları değerlendiren İstanbullu bir metal işçisi; “Görüyoruz ki CHP’nin ikinci yüzyılı da sermayeye uygun bir dönem olacak. Bu vizyonda işçilerin, emekçilerin derdine derman olacak hiçbir şey yok” diyor.
Başka bir şey söylemeye gerek var mı?
YOKSULLUK BİTECEK Mİ? diye soran ekonomi kitapları yazarı Arif KOŞAR’a göre ise CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo’nun, vizyon toplantısında dile getirdiği vaatlerin bir kısmı gerçekleşebilir, bir kısmı ise gök kubbede hoş bir seda olmanın ötesine maalesef geçemez.
Sosyal yardım sisteminin tek bir kurumda birleştirilmesi, sosyal yardım sisteminde kadınların gözetilmesi, sosyal yardım bütçesinin arttırılması gibi bazı önlemler gerçekleşebilir. Ve elbette küçümsenmemesi, aksine genişletilmesi için zorlanması gereken taleplerdir.
Ancak, ortada dile getirilmeyen iki büyük sorun vardır:
Birincisi, iddialı söylemler CHP’nin vizyonundaki genel çerçeve ile uyumsuz. Hatta ters. Örneğin Foggo’nun “İlk hedef yoksulluğu kökten bitirmek olacak” vurgusu….. CHP’nin vizyonu faiz artışı ile ekonominin soğumasını önerirken, bu acı reçetenin ilk sonucu işsizlikte artıştır…. Böylece bugün 7 milyonu aşan işsiz sayısının belki de 8-9 milyona çıkması gündeme gelebilir. Hem işsizlik artışı hem de “Yoksulluğun kökten bitirilmesi” tek katlı gökdelen gibi bir şeydir.
İkincisi, kaynak sorunu…. Elbette mevcut kaynakların kullanım biçimiyle ilgili büyük problemler var ve bunun değiştirilmesi bir mücadele konusu. Ancak, kapsamlı bir sosyal politika programı için sadece mevcut kaynakları yönlendirmek yetmez. Kaynakları arttırmak lazım. Nereden arttırabilirsin? Büyüme tartışmalarını bir kenara bırakarak açık konuşursak, eğer halkın çıkarları doğrultusunda kapsamlı bir şey yapılacaksa bunun tek yolu sermayeden alıp halka vermektir. Toplam gelirin büyük kısmına el koyan yüzde 1’den, bir avuç tekelci sermayeden almak ve sermayeyi sıkıştırmaktan başka kaynak yoktur.
Yani sermaye karşıtı olmadan, yoksulluğu bitirme iddiası boş vaadin ötesine geçmez. Dünyanın “en zengin” ülkelerinde bile yoksulluk ve gelir eşitsizliği hızla artmakta. Bu haliyle, CHP’nin sosyal politika önerileri acı reçetenin bazı yönlerinin hafifletilmesi, yoksulluğun bitirilmesi değil sürdürülebilir kılınması ile sınırlı kalmaktadır.
AKP, halka hayat pahalılığı ve yoksullaşma vadederken…
CHP ve altılı masa, enflasyonu düşürürken işsizlikte artış vadetmektedir.
Emekçiler iki acı reçete arasında sıkışmış durumda.