Biden, "Her yıl bugün Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımında ölenleri hatırlıyoruz ve böyle bir zulmün bir daha yaşanmaması için taahhüdümüzü yeniliyoruz. 24 Nisan 1915'ten başlayarak, Ermeni entelektüeller ve toplum liderlerinin Osmanlı güçleri tarafından İstanbul'da tutuklanmasıyla, 1,5 milyon Ermeni sınır dışı edildi, katledildi ya da yok etme kampanyasıyla ölüme yürüdü" dedi.
Ermenilerin atalarının hikayelerini Amerikan topraklarına getirdiğini vurgulayan Biden, Ermenilerin tarihine saygı duyduklarını, bu acıyı gördüklerini, tarihi tasdik ettiklerini söyledi. Bunu da suçu birilerine yüklemek için değil, bunun bir daha asla yaşanmaması için yaptıklarını vurguladı.
ABD Kongresi'nin her iki kanadı da 2019 yılında 1915'i soykırım olarak tanımlayan kararları kabul etmiş, son olarak her iki partiden 100’ün üzerinde üye, Biden’a bir mektup göndererek 24 Nisan’daki açıklamasında Ermeni Soykırımı'nı resmen tanıması için çağrı yapmıştı.
Ermeni Soykırımı'nın tanınması, hem Biden'ın, hem de ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in seçim vaatleri arasında yer alıyordu. Biden aynı zamanda, Delaware Senatörü olduğu dönemden bu yana soykırımın resmen tanınması yönünde çağrı yapmış bir isimdi.
Biden'dan önce, ABD'nin eski başkanlarından Ronald Reagan 1981 yılında Yahudi Soykırımı'yla ilgili açıklamasında 1915'ten de 'Ermenilerin soykırımı' olarak söz etmişti. ABD başkanları, son yıllardaki geleneksel 24 Nisan açıklamalarında Ermenice 'Büyük Felaket' anlamına gelen 'Meds Yeghern' ifadesini kullanıyordu.
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck da 24 Nisan 2015 tarihinde,Ermenileri anma ayininde 1,5 milyon Ermeni’nin 1915 yılında öldürülmesinin soykırım olduğunu bunda Almanların da suç ortağı olduğunu söylemişti.
Türkiye'nin zorunlu tehcir olarak nitelediği olaylar sırasında 1,5 milyon Ermeni'nin hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Soykırım nedir?
İlk olarak 1946’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ortaya çıkan bu kavram, Nazilerin Yahudilere uyguladığı kıyımdan sonra ortaya çıkmıştı. 1948’te imzalanan bir metinde soykırımın içine öldürme, kısırlaştırma ya da çocuklarına el koyma gibi, “Irksal, dini ya da etnik bir grubu ya da bir ulusu kısmen ya da tamamen yok etmeye yönelik hareketler” olarak tanımlanıyor.
Ermeni soykırımında Alman sorumluluğu
Ermeni soykırımındaki Alman rolünü yüzlerce örnekle belgelemek mümkün. İşte Alman Dışişleri Bakanlığı Politik Arşivi’nden bir kaç belge:
Alman Büyükelçisi Metternich 7.12.1915’de İstanbul’dan Berlin’e şöyle yazıyordu:
“Geçen hafta, Ermenilere zulmü Enver Paşa, Halil Bey ve bugün Cemal Paşa ile ciddi şekilde konuştum ve huzursuzluk ve hiddetin dost dış dünyada ve Almanya’da da geniş çevreleri sardığına ve eğer bir son gelmezse, Türk hükümetine duyulan tüm sempatileri bitireceğine işaret ettim. Enver Paşa ve Halil Bey, daha başka deportasyonlar – özellikle İstanbul’dan – için bir niyetlerinin bulunmadığını iddia ediyorlar. Savaş zorunluluklarının, elebaşıların cezalandırılması gerektiğinin ardına saklanıyorlar ve yüzbinlerce kadın, çocuk ve yaşlının sefalete itildiği ve öldüğü ithamıyla yüzleşmekten kaçıyorlar…
… Ben çok sert konuştum. Protestoların bir faydası yok ve Türklerin, güya başka deportasyon yapılmayacağı sözlerinin hiçbir değeri yok.
Güvenilir kaynaktan, buradaki polis müdürünün verdiği bilgiye göre, bunun gizli tutulmasını rica ediyorum, kısa süre önce İstanbul’dan 4.000 kadar Ermeni’nin Anadolu’ya götürüldüğünü ve henüz İstanbul’da yaşayan 80.000 Ermeni’nin giderek boşaltılacağını öğrendim, kaldı ki zaten yazın 30.000 kadarı İstanbul’dan sürülmüştü ve 30.000 kadarı da kaçmıştı. Durdurmak gerekiyorsa, o zaman daha sert araçlar gerekli…
Basınımızda da, Ermeni takibatı üzerine hoşnutsuzluk dile getirilmelidir ve Türklere şakşakçılık son bulmalıdır. Onlar ne başarıyorlarsa, o bizim eserimizdir, bizim subaylarımız, bizim toplarımız, bizim paramızdır. Bizim yardımımız olmasa, şişinen kurbağa misali kendi içlerine göçüverirler. Türklerle ilişkide o kadar korkak olmamıza gerek yok. Öyle kolay kolay karşı tarafa geçip barış yapamazlar…“
Berlin‘deki Şansölye Bethman Hollweg ise bu rapora 17.12.15’de şu notu düşüyordu:
“Bir müttefikten, süren savaş sırasında, önerildiği gibi kamu önünde hesap sorulması, şimdiye dek tarihte hiç rastlanmamış bir önlemdir. Bizim tek hedefimiz, Türkiye’yi savaşın sonuna dek kendi tarafımızda tutmaktır, bu arada Ermeniler mahvolur veya olmaz, fark etmez. Daha uzun sürecek savaşta bizim Türklere daha, çok ihtiyacımız olacak.”