Halkın sorumluluk almasından –özgür olmasından- korkan politikacılar, ceplerinde, tozlanmış dosyalarında özgürlüğü ortadan kaldıracak güvenliği öne çıkaracak ne varsa yüksek sesle dillendirme imkanını yakaladılar. Çünkü korkular ve acılar taze.
Saldırganlar başarıya imza attılar: Çok sayıda insanı korku ve dehşete düşürdüler. Nefret dolu şiddet fantezilerinden oluşan bir coşkuya ve farklı olan her şeye karşı kör bir öfkenin politikleşmesine zemin hazırladılar.
Bavyera eyaleti başbakanı ve CSU başkanı Horst Seehofer, "Tüm göç ve güvenlik politikalarımızı gözden geçirmek ve yeniden düzenlemek durumundayız. Kurbanlara, yakınlarına ve tüm halka karşı bu sorumluluğu yerine getirme borcumuz var” dedi. Seehofer bu açıklamayı yaptığında, gözaltına alınan Pakistanlı şüphelinin saldırının gerçekten faili olup olmadığı bilinmiyordu. Nitekim bu kişi daha sonra serbest bırakıldı.
Hükümetin göç politikalarını hedef alan CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer de güvenlik ve göçün aynı kapsamda birlikte algılanması gerektiğini söyledi.
CSU'nun kardeş partisi CDU Genel Başkan Yardımcısı Armin Laschet, Seehofer'in sözlerini eleştirerek, "polisin elindeki bilgileri araştırıp somut bir sonuca ulaşmadan, aceleyle buradan bazı sonuçlar çıkartmak siyasetin normal işleyiş tarzı değildir” diye konuştu.
Pusuda bekleyenlerden ırkçı parti AfD Genel Başkanı Frauke Petry ise " Sınırlar yeniden kontrol edilmeli, cihat vaazları verilen camilerin kapatılmalıdır” açıklamasını da yaptı.
Parti Yönetimi'nden Andre Poggenburg da saldırının Almanya'da farklı kültürlerden insanların birada yaşaması anlamına gelen multi kültürel yaşam tarzını her ne pahasına olursa olsun hayat geçirme politikalarının bir sonucu olduğunu, bundan ise vatandaşların güvenliğinin zarar gördüğünü söyledi.
“Uyum sağlamak istemeyen Almanya’yı terk etsin“ diyen Sosyal Demokrat Parti’den de açıklama geldi. SPD’li politikacı Ralf Stegner, "Kurbanlara saygı göstermek yerine bu trajediyi iğrenç bir biçimde siyasi yönden kullanmaya çalışıyor bu parti ve diğer sağcı kışkırtıcılar” dedi.
Saldırgan yıkıcılığı harekete geçiren sosyal eşitsizliğin, Suriye, Irak ve Afganistan’da olduğu gibi onbinlerce insanın hayatını, evini, ailesini kaybetmesine sebep olan savaş politikalarının sonlandırılmasıyla güvenli olarak yaşanabilecektir. Kameralarla, bilgilerin depolanmasıyla, güvenlik güçlerinin sayısının artırılmasıyla, cezaların yükseltilmesiyle değil.
Kapitalizm dediğimiz rekabet sisteminin yaşaması savaş politikasına, sosyal eşitsizliğe bağlı olduğu doğruysa; insanlar hiç bir zaman huzur içinde yaşayamayacaktır. Huzur ve güvenlik içinde yaşama ütopya olarak kalacaktır.
Berlin saldırısıyla ilgili fala bakmalar sürüyor
|
Almanya
Berlin’de Noel pazarına yapılan saldırıyla ilgili soruşturmalar medyadaki fala bakmalar eşliğinde sürüyor. Alman iç politikasında ise pusuda bekleyen güvenlik politikaları ve göç tartışmaları yeniden alevlendi.
Türk Sanat Müziği
Daha fazlasi için
Mesleğe Adım Adım
Daha fazlasi için
İstekler Programı
Daha fazlasi için