“Yurdumuz özelinde, insanımız, yüzyıllar boyu, ahi toplantılarında, yaren sohbetlerinde, kış yarısı, koç katımı, hıdırellez törenlerinde oyunlar oynadı, deyim yerindeyse, daha iyi yaşamanın provasını yaptı” diye yazar.
7-8-9 Ağustos günleri gerçekleşen Bademli Halk Festivali bir yürüyüş ile başladı. Klarnet ve vurmalı çalgı eşliğinde Bademli sokaklarını dolaşan sanatçılar köy insanlarını festivale çağırdı. Tiyatro oyuncuları değişik alanlarda kısa oyun gösterileri yaparak şiirler seslendirdiler.
Dernek başkanı Mehmet Ali Tüzün, Bademli’nin doğal yapısını korumak için çabalar içinde olduklarını Bademli Halk Festivali’nin de bu çabaların bir parçası olduğunu belirtti.
Festivalin ilk gösterisini Tiyatro Simurg köy meydanında gerçekleştirdi.
Bu yıl festivalin “Adalet İçin Susma” teması çerçevesi için seçilen “Nerede Bu Adalet” oyunu dünyada ve ülkemizde adaletin çarklarının nasıl çarpık işlediğini ele alıyordu.
Festivalde yazar Hüseyin Yurttaş, Barış İnce ve şair İbrahim Karaca’nın katıldığı “ Basın, Edebiyat ve Siyaset” ile “Tarım ve Zeytincilik” konulu söyleşiler de yapıldı.
Müzik etkinliklerinde Efkan Şeşen, Fuat Saka, Grup Biz, Zakir müzik topluluğu, Grup Yorum vardı. Barış Güney ve Ogün Sanlısoy, İzmir Müzisyenler Derneği Kadın Korosu ve festivale Aydın’dan gelerek katılan AYKARYAY tiyatro topluluğu vardı.
Festivalin çocuklara ayrılan bölümünde köyün çamlık alanında toplanan çocuklar ve büyüklerin karşısına üç oyuncu çıktı. Ama üstlerinde ne kostümleri vardı ne de makyajları. Öykünün sonuna geldiğinde oyuncu sakalını takınca çocuklar karşılarında bir Nasreddin Hoca bulma heyecanıyla alkışlamaya başladılar.
Nasreddin Hoca ve eşeği Karakaçan neşeyle şarkılarını söylerken çocukların önüne de zorlu bir soru atıverdiler: “Yükü kim taşımalı?” Yoksa yaşam yükler paylaşılınca mı daha anlamlı ve güzel oluyor?
Çamlık alanında bu sohbet sürerken kahveler meydanında Halkın Mimar ve Mühendisleri, Kazova İşçileri yaşam içinde halkçı çözümler üzerine koyu bir sohbete dalmışlardı.
İdil Halk Tiyatrosu’nun “Adalet” adlı gösterisi ipliği pazara düşmüş bir adaletin değişik yüzlerini izleyiciyle paylaşıyordu. Ortadirek Tiyatro ise Murathan Mungan’ın derlediği “Bir Garip Orhan Veli” oyunundan bir bölüm sundu. Festivale İstanbul Gazi Mahallesi’nden katılan gençler ise orada buluştukları Samsun Sanat Tiyatrosu yönetmeni Yaşar Gündem’le ortak bir atölye gerçekleştirerek oluşturdukları maden kazalarını konu alan kısa gösterilerini izleyiciyle paylaştılar. Günün son gösterisini Söke Biz Tiyatro yaptı. Tek kişilik “Ben ve Cago” oyunu yaşanan kadın dramlarından kesitler sundu.
Bademli Halk Festivali sahne gösterilerinin yanı sıra fotoğraf ve resim çalışmalarıyla da halkla yakın ilişki kurmayı başardı. Refiye Alageyik Yılmaz ve Buket Onat’ın resim çalışmaları Mehmet Özer, Sedal Hantay ve FOSEM emekçilerinin fotoğrafları festivalin bir başka rengini oluşturdu.
Ressam Buket Onat’ın Bademli- Dikili kavşağında duvara çizdiği resim festivalde büyük ilgi odağı oldu. Köy halkından ve köye gelen gezginlerden onlarca kişi duvar resminin önünde fotoğraflar çektirdiler.
Halk Festivali’nin son günü hukuk konulu bir söyleşiyle başladı. “Adalet ve Haklarımız” konulu söyleşide Avukat Selçuk Kozağaçlı ve yargıç Orhan Gazi Ertekin adalet mekanizmasının işlemeyen yönlerinden örnekler anlattılar. Avukat Kozağaçlı’nın hukuk alanında hak arama ile sokaktaki kavganın içiçeliği üzerine verdiği örnekler köy halkının coşkulu alkışlarıyla karşılandı. Söyleşide söz alan Soma madencilerinin yakınlarının kaza sonrası yaşadıkları hukuksal cinayetler ise tüm izleyenleri acıya boğdu.
Çamlık’taki son gösteriyi Ortadirek Tiyatro yönetmeni Osman Genç yaptı. Ülkede yaşanan acıları traji-komik bir biçimde sergileyen Genç, ilgiyle izlenen bir gösteri sundu.
Bademli Halk Festivali köy halkı ve Sanat Meclisi’nin yoğun işbirliği ile gerçekleşen ilginç bir etkinlik oldu. Öncelikle festival çok yönlü programıyla köydeki tüm çevrelere hitap etmeyi başardı.
50’li yılların sonlarında Erdek’te sanatçı ve halkın elbirliği ile yeni bir kimlikle hareketlenen ( Erdek Şenlikleri) 60 ve70’li yıllarda politik bir içeriğe kavuşan köy-kasaba şenlikleri 12 Eylül sonrası halk arasındaki tabiriyle kavun-karpuz şenliklerine dönüşerek “as solistli- dansözlü” içi kof eğlencelere dönüştü.
90’ların ikinci yarısından sonra ortalığı saran dinci dalga şenliklerin köküne adeta kibrit suyu ekerek etkinlikleri sahil kasaba ve köyleriyle sınırladı.