Avrupa Parlamentosu adayı Özlem Alev Demirel

|   Almanya

26 Mayıs Pazar günü Avrupa Parlamentosu adaylarını seçmek için Almanya sandık başına gidecek. Bu adaylardan birisi de Sol parti liste başı adayı Özlem Alev Demirel.

Sol Parti'nin adayı Özlem Alev Demirel, 1984 Malatya doğumlu, beş yaşında ailesi ile birlikte Almanya'ya gelmiş, Bonn Üniversitesi mezunu, evli iki çocuk annesi ve sendikacı. Mücadeleciliğiyle tanınıyor. Daha önce Sol parti'den Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Meclisi'ne milletvekili olarak seçilen Demirel, şimdi de AB çapında politika yapmak istiyor.

Seçimlere üç gün kala bugün saat 16.00’dan sonra Demirel’in Köln Radyosu’nun sorularına verdiği cevapları paylaşacağız sizlerle.

Sol parti AB’yi nasıl sosyal hale getirecek?
-AB ülkelerindeki asgari ücret artırılacak
-Silah ihracatı durdurulacak. Böylece savaşın hüküm sürdüğü ülkelerden kaçış engellenecek.
-Tekellerden alınan vergiler asgari vergi uygulamasıyla güvence altına alınacak.
-Makul kiralı sosyal konut projeleri desteklenecek. Emlak tekellerinin elindeki konutlar devletleştirilecek.
-Temiz enerji için, fosil enerji kullanan elektrik santralleri 2030 yılına kadar kapatılacak.
- Zenginliğin adil dağıtımı gerçekleştirilecek.

AB için başka bir politika şart
YÜCEL ÖZDEMİR
26 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri için kampanyalar başladı. Şu anda nasıl bir atmosfer var?

Sol Parti olarak Avrupa Birliği içinde başka bir politikayı savunuyoruz. Sermayenin çıkarlarının merkezinde olduğu, serbest pazarın savunulduğu bir AB’yi eleştiriyoruz. Seçimler sürecinde Avrupa çapında tekellerden alınan vergilerin azami artırılarak yeniden düzenlenmesini, çalışanların ücretlerinde ise daha az vergi kesilmesini dile getiriyoruz. Ayrıca tekellerin istediği şekilde ücretlerin düşürülmesinin engellenmesi için AB çapında bütün ülkelerde ortalama gelirin yüzde 60’ına denk gelen bir asgari ücretin hayata geçirilmesini istiyoruz. AB çapında zenginlerle yoksullar arasındaki makas sürekli açılıyor. Her geçen gün daha fazla insan yoksulluk sınırının altına düşüyor. Her beş kişiden biri yaşlılıkta yoksullukla karşı karşıya ya da etkileniyor. Bize göre bu bir skandaldır. Zenginliğin merkezi, dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü olan AB’de bu adaletsizlik kabul edilemez.

Söyledikleriniz Sol Parti açısından somut talepler. Birincisi bu talepler ne kadar ilgi görüyor? İkincisi diğer partiler hangi konuları öne çıkarıyorlar?

Birincisi, sıraladığımız talepler çalışanları çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü bu kesimlerin maaşlarından otomatikman vergi kesintisi yapılıyor. Ancak milyarlarca Euro kâr eden uluslararası büyük tekeller AB içinde vergi kaçırmaya devam ediyorlar. Çok sayıda insanın bu duruma öfke duyduğunu ve başka bir politika talep ettiğini biliyoruz.
Şunu söylemeliyim ki; Sol Parti’nin de desteğiyle aynı yerde çalışanlara aynı ücretin verilmesini içeren yönetmenlik (Entsenderichtlinie) Avrupa Parlamentosu tarafından da kabul edildi. Şimdi bu yasanın ulusal hukuka uyarlanması gerekiyor. Bu da kamu işlerini yapan işverenlerin toplu sözleşme ile belirlenen ücretin altında bir ücret veremeyeceği anlamına geliyor.

Diğer partiler daha çok sağı zayıflatma üzerine bir kampanya yapıyor. Özellikle SPD Avrupa düşüncesinin önemini öne çıkarıyor. Sağın kazanması durumunda AB’nin tehlikede olduğu ifade ediliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Elbette Sol Parti olarak biz de, Viktor Orban’ın temsil ettiği otoriter sağ çizgiyi sert şekilde eleştiriyoruz ve bu politikayı reddediyoruz. Çünkü bu kesimler temelde enternasyonalizme karşıdır. Sürekli daha fazla Avrupa’dan söz edenler ise gerçekte bu konuda fazla bir şey yapmadı. Hangi politikaların hayata geçirildiğini size iki örnekle aktarayım.

Birincisi: Sığınma ve göç konusunda Avrupa’nın insancıl değerleri temsil ettiği ileri sürülüyor. Ancak, bugüne kadar yapılanlar, Libya’daki savaş baronları ya da Türkiye’de insan haklarını ihlal eden Erdoğan ile yapılan anlaşmalar, temel değerlerin ayaklar altına alınmasından başka bir şey değildir.

İkincisi: SPD sürekli asgari ücreti öne çıkarıyor. Ancak bunun gerçek politikada karşılığı olmalı. AB çapında yıllardır neoliberal dogmaları savunan, Almanya’yı Avrupa’nın en büyük düşük ücretli iş ülkesi haline getiren SPD’nin bunları söylemesi hiç bir şekilde inandırıcı değil.

Diğer taraftan AB sürekli militaristleştiriliyor…

Evet. Merkel, Kramp-Karrenbauer ve Macron sürekli “savunma birliği”nden söz ediyorlar. Ancak kastedilen militarist bir birlikten başkası değil.

Sol Parti içerisinde AB’nin geleceği konusunda bir tartışma sürüyor mu? Hangi yaklaşımlar var?

Elbette Sol Parti içinde de bu konuda bir tartışma var. Ancak kimse sığınmacıların Akdeniz’de boğulmasını, yoksulluğun artmasını, ücretlerin düşürülmesini, AB’nin Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi üye ülkelere dayattığı kısıtlama politikalarını desteklemiyor. Sol Parti kendisini enternasyonalist bir parti olarak tanımlıyor. İnsanların AB içinde serbest dolaşmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor.
Taleplerimizin yerine gelip gelmeyeceği, değişikliğe yol açıp açmayacağını ise ancak önümüzdeki dönem göreceğiz. Bunu sokak hareketinden de bağımsız olarak görmüyoruz. Belli taleplerin güçlü bir sokak hareketiyle gerçekleştirilebileceğini biliyoruz. Her cuma günü öğrencilerin çevre için yaptığı eylemler, ucuz kiralar için düzenlenen gösteriler bunun örnekleri.

Önümüzdeki dönem Avrupa çapında sokak hareketinin sesini Avrupa Parlamentosuna taşımaya mı adaysınız?

Sol Parti olarak daha fazla ezilen insanların çıkarlarını gündeme taşımalıyız. Sadece Almanya’da değil başka ülkelerde de insanlar ucuz kiralar için sokağa çıktı. İspanya’da evsizliğe karşı büyük bir hareket var. Dünyanın her tarafından değişik mücadeleler sürüyor. ABD tekeli Amazon’da yapılan grev değişik ülkelerde sürüyor. Yine Rayanair’de süren mücadele de ulusal kimliklerin değil ortak çıkarların önde olduğunu gösterdi.
Ben bir parlamentoya girmekle dünyanın değişmeyeceğini biliyorum. Ancak parlamentoda tartışmalar yaparak, orada gerçekten nelerin tartışıldığını görerek, ortak bir mücadelenin güçlendirilmesi gerekiyor.

AP seçimlerine katılımın düşük olduğunu biliyoruz. Özellikle Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli göçmenlere seçimlere katılım konusunda nasıl bir mesajınız var?

Evet dediğiniz gibi AP seçimlerine katılım göreceli olarak düşük. Bunun nedenlerinden birisi AB kurumlarındaki demokrasi eksikliğinden kaynaklanıyor. Bunun için parlamentonun yetkilerinin artırılmasını talep ediyoruz.

Buna rağmen seçimlere katılımın bu kez artacağını sanıyorum. Bence her şeyden önce sandığa giderek, kendi sorunlarına çözüm getirenlere oy vermek gerekiyor. Genel olarak sosyal hareketin yanında olan partilerin güçlü çıkması sadece seçimle ilgili bir durum değil. Birlikte bazı şeyleri değiştirmeyi daha olanaklı hale getiriyor. Birisini ulusal kimliği, dini ya dilinden dolayı değil, savunduğu talepleri gözönünde bulundurarak seçmemiz gerekiyor. Ayrıca sürekli güç kazanan ırkçıların da bu seçimlerde kaybetmesi önemli olacak. Irkçılara kırmızı kart gösterilmesini ve neoliberal politikaların son bulmasını istiyoruz.

Yeni Hayat gazetesinden Yücel Özdemir’in yaptığı söyleşiden yararlanıldı.

Geri

 

Card image cap
înfo Magazin
Daha fazlasi için

YouTube
Card image cap
Türk Sanat Müziği
Daha fazlasi için
Card image cap
Mesleğe Adım Adım
Daha fazlasi için
Card image cap
İstekler Programı
Daha fazlasi için
Card image cap
SALI SALI Hakan
Daha fazlasi için