Meteoroloji servislerinden gelen tüm bilgilere rağmen yetkililerin yeterli uyarıları yapamadığı ve 180'den fazla insanın ölümüyle sonuçlanan Rhineland'da yüzyılın seli, geçen sonbaharda Baltık Denizi'nde yüzyılın fırtına dalgası, Noel döneminde kuzeybatıda şiddetli sel, ardından güney Almanya'nın büyük bölümünde aşırı yaz yağışları ve şimdi de Tuna, Elbe, Oder ve Neisse'de yine yaygın sel baskınları. Komşu ülkeler bu durumdan daha da fazla etkilendi.
Başka yerlerde durum daha da kötü. Mali, Nijerya ve Nijer haftalardır son yılların en şiddetli yağışlarına maruz kalıyor. Ekinler ve evler yıkılıyor ve en az 460 insan sellerde boğuldu. Durum her zaman böyle değildi. Aşırı yağışlar daha yoğun ve daha sık hale geliyor ve bunun arkasındaki fizik çok basit: daha sıcak su daha fazla buharlaşma anlamına geliyor ve daha sıcak hava daha fazla su buharı emebiliyor. Her bir derece ısınma için yüzde yedi daha fazla.
Neden bu kadar az şey yapılıyor?
Peki, tüm bunlara rağmen iklimin korunması konusunda neden bu kadar az şey yapılıyor? Gerçek şu ki, sınıf savaşı hüküm sürüyor. İklim sınıf savaşı. Fosil yakıtlardan, arabalardan…hala iyi kârlar elde edilebildiği sürece, kurbanlar güçlülerin ilgisini çekmez. Çünkü böylesi durumlar her zaman ilk ve en sert şekilde nüfusun en zayıf ve en yoksul kesimlerini vuruyor.
Parası olanlar zamanında güvenli bir yere ulaşabiliyor ve yıkımla daha kolay başa çıkabiliyor. Zaten az parası olanlar ise dışarıdan yardım almadan evlerini ve muhtemelen kendi evlerini zorlukla düzene sokabilir. Günlük yaşamda dışarıdan gelecek yardıma bağımlı olanlar, yetkililerin zamanında uyarmaması ve yardım kuruluşlarının hazırlıklı olmaması halinde sellerde yok olacak. Örneğin 15 Temmuz 2021'de, Lebenshilfe Kreisvereinigung Ahrweiler tarafından işletilen bir huzurevinde yaşayan on iki engelli, meteorolojinin erken uyarılarına rağmen zamanında tahliye edilmedikleri için sel gecesi kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bırakılmışlardı.
Olmasına izin verilmeyen şeyler olunca, tehlikeler küçükmüş gibi gösteriliyor. Önleyici önlemler alınmıyor ve felaketlere hazırlık yapılmıyor. Kazanç sağlamadığı için de bunlar masraf anlamına geliyor. Onun yerine vergi gelirlerini savaş hazırlıklarına yatırmak istiyorlar.