Neuesdeutschland'ın haberine göre, bu yasal bir yöntemdi ve bugün bu talep artık yalnızca aşırı sağa özgü olmaktan çıkmış gibi görünüyor. Friedrich Merz, bir ruh hastasının Aschaffenburg’daki kanlı saldırısına tepki olarak "Yabancılar dışarı!" başlıklı beş maddelik bir plan sundu Trumpvari bir şekilde, başbakanlığının ilk gününde sınır kontrolleri emri vereceğini ve "fiili bir giriş yasağı" uygulayacağını duyurdu. Ülkede ise sınır dışı etme tutuklamalarını büyük ölçüde artırmayı planlıyor.
Hemen hemen bütün partiler daha fazla ve daha hızlı sınır dışı etme taleplerinde birbirileriyle rekabet ediyor. Mannheim, Solingen, Magdeburg ve şimdi Aschaffenburg'daki olaylar, tüm farklılıklarına rağmen tartışmalarda birbiriyle harmanlanıyor. Olayların nasıl gerçekleştiği gibi somut sorular sorulmuyor, yalnızca tek bir ifade kullanılıyor: Suçlular göçmenlerdi.
Oysa ki sorulması gereken bazı sorular var: Aschaffenburg zanlısının psikiyatrik tedavisi ne kadar ciddi idi? Yaşadığı konaklama merkezinde herhangi bir sosyal hizmet desteği var mıydı? Mültecilere ne gibi gelecek perspektifleri sunuluyor? Kısaca, bu toplumda bir arada yaşamanın nasıl olabileceği ve bunun için hangi koşulların gerektiği üzerine yeniden düşünmek iyi olurdu. Çünkü bölünme söyleminin kazananı yalnızca AfD oluyor. Onların etnik"sürgün" konsepti, sözde göç problemlerine en kapsamlı "çözümü" sunuyor. Friedrich Merz, kendisini Trump'a benzer bir şekilde sunsa da kazanma şansı yok. Onun sunduğu gerekçeler sadece AfD’nin gerekçelerinin kanıtı oluyor.
Bavyera Mülteci Konseyi, siyasetçilerin Aschaffenburg'daki bıçaklı saldırıyı seçim kampanyası amacıyla kullanmasını eleştirdi. Merz'in talep ettiği "sığınma hakkının fiili olarak kaldırılması" bir çözüm değil. Sınır dışı etme ve tecrit talepleri "gerçeklerden tamamen uzak". Çünkü: "Sığınma hakkı ortadan kaldırılsa ve tüm reddedilen sığınmacılar sınır dışı edilse bile şiddet eylemleri yine de meydana gelecek." Bunun yerine, Mülteci Konseyi, mülteciler arasında şiddetin daha iyi önlenmesi ve ruhsal hastalıkların daha iyi erken tespiti ve tedavisinin yanısıra hastaların yatılı gruplara yerleştirilmesi çağrısında bulundu. Mülteci Konseyi Sözcüsü Jana Weidhaase, Aschaffenburg'daki gibi saldırıların "sadece erken teşhis ve uygun psikiyatrik ve psikososyal bakımla" önlenebileceğini söyledi.