Ölümleri, “Asmayalım da besleyelim mi” diyerek savunan, işi öldürmek olan bir askerin ağzından duymak şaşırtıcı olmuyordu.
Ya bir sivilin ““Cizre'de, Silopi'de, Sur'da tek bir sokak kalmayacak ki bunlardan temizlenmemiş olsun.” coşkusuyla anlatması öldürmeyi bu kadar zevkle savunması, ruh hastalığı değilse nedir?
Türkiye, insan yaşamının bir kurşun değerinde olduğu bir dönemi yeniden yaşıyor.
Savaşın tarafları öldürdükleri insan sayısını açıklarken orgazm oluyor.
Dün yine ölümlerle uyandı Türkiye.
Davutoğlu, “Cizre'de, Silopi'de, Sur'da tek bir sokak kalmayacak ki bunlardan temizlenmemiş olsun. Tek bir ev kalmamış olacak ki yığınak yapılmış, bu temizlenecek” derken gırtlağındaki gerilim, kasılma, sevgiden değil nefretten aldığı enerjinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Omuzlarını geri çekmesi ise kimseye güvenmediğini ve korku içinde yaşadığını.
Yöneticilerin ruh hali – psikolojisi bu. Ya halkın? Dünkü saldırıya şahit olan Evrensel gazetesi muhabiri, bir vatandaşın, “bu ülkede yaşanmaz. Hükümet neden bir şey yapmıyor?” dediğini aktardı.
Bu vatandaşın ruh hali de, sorumluluk almaktan korkan, bu nedenle sorumluluğu yöneticilere devreden ruh hastası bir insanın tutumundan başka bir şey değil.
Ölenlerin sayısından hiç bahsetmedim. Çünkü bir kişinin öldürülmesinin bile bugünkü hastalıklı insanın değil, doğal insanın insanlığıyla bağdaşmadığına inanıyorum.
İnsanlara sevmeyi öğretebilecek, mutluluğun olanaklı olduğunu anlatabilecek projeye sahip ekonomist, psikolog, psikiyatrist, sosyolog gibi bilim insanlarının içinde yer alacağı bir örgüt ne zaman ortaya çıkacak?
Ankara’da bombalı saldırı
|
Dünya
“Senden bu kadar, benden bu kadar.” Nedir senden ve benden olan? İnsan. Hastalıklı insanın, hastalıklı yönetimin, hastalıklı örgütün icraatı ölümden, öldürmekten zevk almaktır. İşte insanlığın sefaleti denildiğinde anlaşılması gereken budur.


Türk Sanat Müziği
Daha fazlasi için
Mesleğe Adım Adım
Daha fazlasi için
İstekler Programı
Daha fazlasi için