-Her dört kadından birisinin şiddet görmesi mi?
-Aynı işi yapıp erkekten daha az ücret alışı mı?
-Düşük ücretli ve mini işlerde çalışması nedeniyle yaşlılıkta yoksulluğa mahkûm oluşu mu?
-Toplum içinde görünür olmaması mı?
Bugün dünyanın her yerinde kadınlar; ucuz işgücü olarak kullanılmaya ve sosyal yaşamın dışına itilmeye karşı, erkeklerle eşit hak, kadına yönelik şiddete son talepleriyle değişik etkinlikler yapacak.
364 gün boyunca hangi mücadele biçimleri içinde, hangi ortak ve insani ihtiyaç ve taleplerle bir araya gelecek? Uzun vadeli plan var mı, varsa bu planın adı nedir?
Almanya’da kadınların 1918 yılında elde ettiği seçme ve seçilme hakkı eşit haklar savaşının ilk adımıydı. 12 Kasım 1918’deki Kasım devrimiyle beraber halk sözcüleri kurulu artık kadınların da seçme ve seçilme hakkına sahip olduklarını açıkladı. Eşit haklar için sürecek savaş bununla bitmedi.
1789 Fransız devrimi Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik sözü vermişti. Kısa bir süre sonra bu sözün kadınlar için olmadığı anlaşıldı. Günümüzde Avrupa ülkelerinde bir eş, karısına çalışma yasağı koyma hakkına sahip olmasa da kadınlar aynı maaşı almıyor, yönetim mekanizmalarında kadın sayısı düşük kalmaya devam ediyor.
20. yüzyılın başlarına kadar kadınlar Avrupa çapında erdemli, alçak gönüllü ve çalışkan olarak görülüyordu. Bu özellikler o zamanlar kadınlığın doğal karakteristik özelliği olarak kabul ediliyordu. Bundan başka kadınlar kendileri hakkında karar verebilecek kişi olarak kabul edilmiyor ve yapmak istedikleri birçok şey için baba, abi veya eşlerinin vasiliğine başvurmak zorundaydı. Yani bir ev veya araba gibi erkeklerin mülkü kabul ediliyordu.
Ancak onlarca yıl sonra eşitlik için verilen savaşla bu durum değişecekti. 20. Yüzyılın ortalarında kadın hareketi içindeki kadınlar temel haklar için savaştı.
Elisabeth Seibert
Eski talep: Kadınlara seçme seçilme hakkı 1914 yılında pankartlarda yer aldı. Ancak 1949 yılında SPD’li politikacı Elisabeth Seibert eşitlik hakkının Alman Anayasası’na alınmasını başardı.
Ondan bu yana Alman Anayasası’nın 3. Paragrafı söyle: „Erkekler ve Kadınlar eşit haklara sahiptir.“ Gerçekte ise kadınlar 50 ve 60’lı yıllarda birçok konuda erkeklere bağımlıydı.
Heide Simonis, ilk kadın olarak 1993 yılında Kiel Eyaleti başbakanı seçildi.
Bir erkeğin kadının iş akdini sonlandırma hakkı ilk defa 1958 yılında kaldırıldı. Bununla birlikte son karar hakkı kadınlara verilerek kocalarından izin almadan ehliyet yapma hakkına sahip oldu.
Yeni kadın hareketleri 1970’li yıllarda başladı
1970’de Alman Futbol Federasyonu kadınlar için futbol oynama yasağını kaldırdı.
1971’de 218. Paragrafda düzenleme yapıldı.
1972’den itibaren emeklilik sigortası ev hanımları için de geçerli oldu
1977’de yeni evlilik hakları oluşturuldu. Böylece kadınların ev işlerini yönetme zorunluluğu kaldırıldı.
1980 yılında „Erkek ve Kadınlar iş yerinde eşit haklara sahiptir“ yasası kabul edildi.
Bundan 50 yıl önce kadın hareketleri daha da büyüdü. Ama eksikler sürüyor
Her şeye rağmen günümüzde kadınlar erkeklerden az maaş alıyor. Alman istatistik dairesinin verdiği bilgilere göre geçtiğimiz yıl kadınlar erkeklere göre %18 daha az maaş alıyor. Erkeklerin brüt saat ücreti ortalama 22,78 Euro olarak ödenirken, kadınlarda bu 62 Euro.
Kalıcı görevler
Kadınların seçme ve seçilme hakkı özgürlüğü günümüzde normal bir durum. Çok uzak olmayan geçmişe bakarsak durum şöyle: Şu anda hayatta olanlar, kocaların karılarına çalışmayı yasaklayabildiği bir zamanda yetişmiş. 1970’li yıllarda bu durum istisnai görülmüş olsa da kadınların karar verme hakkının olup olmaması arasında büyük bir fark var.
Kendimizi kandırmayalım: Erkek ile kadın arasındaki eşitlik savaşında hiçbir şey kesin veya belirlenmiş değil. İyi veya kötü durumlarda henüz birçok kadın, erkeklere bağlı. Ortalama emekli maaşı beklentisi erkeklerde 1.000 Euro’nun üstünde seyrederken, bu kadınlarda 600 Euro’nun altına düşüyor. Kadınlar devamlı erkekler tarafından tehdit edildikleri için kadın evlerine kaçmak zorunda kalıyor.
Azı gitti çoğu kaldı. Bazıları başarıldı, ama yapılacak çok iş var. Eşitlik bizim görevimiz.
Yazar Zana Ramadani, “artı gerçek”in sorularını cevaplarken: “Erkekler değişirse dünya değişir demek doğru değil. hepimiz kendimizi değiştirmeliyiz” diyor. Ramadani, kadın sorunlarının ve çözümlerinin altını şöyle çiziyor:
“Ancak güçlü kadın dünyayı değiştirebilir. Eğer biz kadınlar günlük olarak yaptıklarımızla ataerkil sistemi desteklemesek, taleplerimizle, giyimimizle, görünüşümüzle, çocuk yetiştirmemizle vs. bunları fark edip değiştirirsek birçok şey kendiliğinden mecburen değişecek. Ben sürekli şikâyet edip erkeklerin değişmesini savunmaktansa kendimizde de değişecek ne varsa değiştirmekten yanayım.
