Her fırsatta Konvansiyon’a uyarak ne kadar insan haklarına saygılı olduklarını açıklamaktan gurur duyuyorlar. Ancak Avrupa Birliği sınırlarına baktığımızda bunun açık bir ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığını görüyoruz. Cenevre Mülteciler Konvansiyonu kendi ülkesinde zorbalığa, işkenceye ve baskıya maruz bırakılan, hakları zedelenen ve yaşamı tehdit altında olan insanların kaçarak geldikleri ülkelerde korunmalarını zorunlu kılıyor. Aslına bakılırsa Konvansiyon’un kuralları imzacı ülkeler açısından ahlaki ve etik bir yükümlülük. Ama Avrupa Birliği sınırlarındaki gerçek durum bu ülkelerin altına imza attıkları Konvansiyona hiç bir değer vermediklerini gösteriyor.
Akdeniz'de her gün onlarca mülteci boğularak yaşamını kaybediyor. Bunun temel nedenlerinden birisi Avrupa Birliği’nin denizde zorda kalan insanlara bilinçli olarak yardım elini uzatmaması. Dahası Avrupa'nın sınır koruma polisi olarak kurulan Frontex zorla mülteci teknelerini geri göndermeye çalışıyor, boğulmakta olan insanlara yardıma koşan özel gemileri engelliyor veya denizden topladıkları mültecileri hemen geldikleri ülkelere geri gönderiyor. Yunanistan ve diğer sınır ülkelerindeki veya Kuzey Afrika ülkelerindeki sığınma yerleri neredeyse toplama kamplarına dönüştürülmüş, mültecilere yardım en az seviyeye indirilmiş.
Avrupa mültecilere karşı sınırlarında hem görünmez hem de görünür yüksek duvarlar örüyor ve 70 yıllık Cenevre Mülteciler Konvansiyonu’nu işlevsiz kılmaya çalışıyor. Mültecileri engellemek istediğini söyleyen zengin Avrupa ülkeleri ise, mültecilerin yurtlarından ayrılmak zorunda kaldıkları durumu bizzat yaratıyor. Çıkartılan vekalet savaşları, körüklenen etnik ve dini çatışmalar, işgaller, doğal zenginliklerinin ve hammaddelerin sömürülmesi ve yoksul ülkelere yönelik baskın ekonomi politikaları yoksul coğrafyalardaki halkların daha da yoksullaşmasına neden oluyor. Çıkan savaşlar, baskıcı rejimler ve doğal felaketler milyonlarca insanı mülteci haline dönüştürüyor. Birleşmiş Milletler verileri halihazırda 65 milyon insanın mülteci olarak yollarda olduklarını gösteriyor. Bu 65 milyonun büyük bir kısmı yoksul ülkelerde kalmak zorunda. Avrupa'ya gelebilen az sayıdaki mülteci ise hemen geri gönderilmeye çalışılıyor. Sonuç itibariyle Cenevre Mülteciler Konvansiyonu 70'inci yıldönümünde hiç işe yaramıyorsa, o zaman bunun asıl sorumlularının zengin Batılı ülkeler olduğu söylenebilir.
Bu küçük bir azınlığın zenginleşmesine, ama dünya nüfusunun ezici çoğunluğunun yoksullaşmasına neden olan sömürü sistemi ayakta kaldığı müddetçe, milyonlar mülteci olmaktan kurtulamayacak.